26. Bölüm - Söz Konusu

205 47 17
                                    

Finale az kaldı! İyi okumalar...



Yirmi altıncı bölüm: "Gidelim demiyorum ama...

...ama kalmayalım da beraber."


İlaçlarımı kullanıyordum fakat etki etmiyordu. Tabii etmez! Eğer gripsen doktor sana diş ağrın için ilaç verirse etki eder mi? Etmez! Benimde kanımdaki zehire etki eden hiçbir şey yok. Panzehir ise Alp'in elindeydi, yani kurtuluşum yoktu.

Bana panzehiri vermeyeceğini biliyordum, ama neden gelip panzehirin onda olduğunu söylüyordu? Tabii ki de acı çektirmek ve ona muhtaç olduğumu göstermek için.

Melih, Berat ve Çınar'a başka bir eve taşındığımı söylemiş, onlara yeni evimi göstermek için evime çağırmıştım. Oturma odasına geçip yere dizilmiştik hep birlikte. Sehpanın üstünü abur cuburlarla doldurmuştum ama hiç kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Televizyon bile bizim bu sessizliğimizi doldurmak için açıktı.

"Yesenize." dedim abur cuburları işaret ederek.

"Neden susuyoruz?" diye sordu Merve.

"Ne konuşalım?" diye sordum. Üçü de boş boş karşıya bakıyorlardı.

"Daha daha nasılsınız?" diye sordu Merve. Sabrının taşacağı belliydi eğer biraz daha susarlarsa.

"Hep bir şeyler eksik..." diye başladı Çınar.

"...kendimi mendilsiz kalmış Mahmut Tuncer gibi hissediyorum." dediğinde kahkaha attım. Melih ve Berat'ta gülüyordu ama sinirleri bozulduğundan.

"Okula gidecek miyiz?" diye sordu Merve.

"Bu sene 12. Sınıflar bile okula gitmiyor, hepsi evde çalışıyor. Çok yaklaştık zaten sınava, gitmeyelim. Evden çalışalım." dedi Melih. Hayret! İlk cümlesini kurdu beyefendi.

"Ben getiriyorum o zaman kitapları. Madem konuşmuyoruz, konuşacak bir şey yok bizde ders çalışırız." deyip yerimden kalktım. Odamdan ders kitaplarını kucakladığım gibi salona getirdim. Abur cuburları bir kenara çekip kitapları masanın üzerine koydum.

"Ne dersi?" dedi Berat sıkkınlıkla.

"Benim İQ bitmiş durumda, EQ bile yok anasını satayım." diye devam etti.

"EQ ne be?" diye sordu Merve kaşlarını çatarak.

"Mantıksal zekaya İQ, duygusal zekaya EQ, ikisinden yoksun olanlara AQ diyoruz Merve." dedi Çınar. Ben bir kahkaha daha patlatırken Merve gözlerini devirip matematik kitabını önüne çekti.

"Ama cidden kitaplara bomboş bakıyorum." dedi Merve iç çekerek.

"Bende." dedim karşılık vererek.

"Okuduğum her paragrafta aklım başka yere gidiyor, ne normal ne de iyiyim artık. Eskiden böyle değildim." dedi Melih elindeki türkçe kitabını kapatarak.

"Anası mezar dikecekmiş." diye bir ipucuyla yetiştirilen insanların normal olmasını beklemek hata olur zaten." dedi Çınar.

"Çünkü, yağ satarım bal satarım. Ustam ölmüş ben satarım" diyerek ustanın ölümüne üzülmeyip şarkı söyleyen şerefsiz çocuklardık biz." dedi Berat. Bugün o kadar aptalca konuşuyorduk ki keyfim yerine gelmişti.

"Ustamın kökü sarıdır, satsam on beş liradır." diyor ya o ustanın kökü tam olarak ne oluyor?" diye sordum büyük bir merakla.

"Bilmiyorum ama tahmin etmek istemiyorum." dedi Merve sinsice gülerek. Ağzımı ve gözlerimi gülerek açıp,

BELA MIKNATISI (KİTAP OLACAK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin