12. Bölüm - Polisler

271 83 22
                                    

İyi okumalar.. Oy ve yorum atmayı unutmayın...^•^

On İkinci Bölüm: "Bir şeyleri saklamanın en iyi yolu, onu herkesin görebileceği bir yere koymaktır."

"Sıkıldım." dedi Merve kalemin ucunu milyonlarca kez deftere vururken. Ben de sıkılmıştım. Tarih derslerini pek sevdiğim söylenemezdi. Çaktırmadan arkamı dönüp gözlerimi Melih'te ve Çınar da gezdirdiğimde defterlerine bir şeyler karaladıklarını gördüğümde önüme döndüm tekrar.

Melih'in okulu yandığı için başka bir okula geçiş yapmak zorunda kalmıştık. Burası bir devlet okuluydu ve dersler daha ayrıntılı ve sıkıcı anlatıldığı için öğrenmekte biraz zorluk çekiyordum. Ya da dersi dinlemek yerine kafamdaki düşüncelerle boğuştuğum için de anlamıyor olabilirdim.

Tekrar bir özel okula daha gitmek istemiyordum. Hem okulda olanlar, diğer özel okulların kulağına da gittiği için tekrar okuldaki muameleyi görmek istemiyordum.

"Sonunda be. Kalk kantine gidelim." dedi Merve çıkmak için beni iterken.

"Zil çaldı hadisene!" dediğinde kalkıp geçmesi için yer verdim. Çınar ve Melih'in gelmelerini beklemeden kolumdan çekiştirip kantine sürüklediğinde hemen yakınımdaki masaya yerleştim.

"Ne içersin?"

"Bir şey içmeyeceğim." dediğimde ısrar etmeden kantinden bir kahve alıp oturduğum masaya geri döndü.

"Ben kalkayım."

"Nereye kuzen?" dediğinde bir elimle midemi tutup diğer elimle ağzımı kapattım.

"Kusacağım galiba." deyip koridorun sonundaki tuvalete doğru koşuşturmaya başladığımda kumral saçlı, kahverengi gözlü bir çocuğun önümde durup sırıtmasıyla duraksadım.

"Mer-" cümlesini tamamlamasına izin vermeden tuvalete girdim. Birkaç kere öğürdükten sonra kustum. Sifona basıp elimi ve yüzümü soğuk suyla yıkayıp aynada kendime baktım. Büyük ihtimalle midemi üşütmüştüm. Sonbahar iyice kışa dönmeye başlamıştı, bu yüzden kendime daha çok dikkat etmem gerekti.

Elimi kurutup tuvaletten çıktığımda çocuğun hala beni beklediğini gördüğümde şaşırdım. Çaktırmadan gitsem ayıp olur muydu acaba? Gitmeme zaman kalmadan beni görüp yanıma yaklaştığında yüzüme samimiyetsiz bir gülümseme yerleştirdim.

"Merhaba ben Berat Dal." dedi elini uzatırken.

"Mevsim Yıldız." dedim elini sıkarak karşılık vererek.

"Mevsim, mevsimlerden dolayı hastalanmış gözüküyor." dedi ortamı yumuşatmak amacıyla. Bu çocuk pek çok şey öğretecekti bana, emindim. Mesela iki tarafın ilk tanışmada kullanılmaması gereken şaka ve kelimeler.

"Yan sınıfımızdasın. Yeni gelmişsiniz." dediğinde kafamı "evet" anlamında salladım. Boynuna doladığı atkıyı benim boynuma geçirdiğinde şaşkınlıkla ne yapmaya çalıştığını izliyordum.

"Titriyorsun."

"N-ne?" dediğimde kekelememiştim, dudaklarım, dişlerim, ellerim....her yerim titriyordu soğuktan. Kolumdan tutup kombiye doğru çektiğinde ellerimi tutup kombinin yakınına tuttu.

"Elini kombiye koyma çok sıcak." dediğinde kafamı salladım.

"Ihlamur ister misin? Get-" cümlesini tamamlayamadan Melih Berat'ı kolundan tutup çektiğinde kaşlarımı "sorun yok" dercesine salladım.

"Nerelerdesin, gidelim. Zil çaldı."

"Teşekkür ederim." deyip tam atkıyı çıkaracakken engel olduğunda Melih bize öylece bakıyordu.

BELA MIKNATISI (KİTAP OLACAK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin