3. Bölüm - Nefessiz Kalmak

727 175 191
                                    

Sizi seviyorum. Kendinize iyi bakın. Oy ve yorum atmayı unutmayın!!!


Üçüncü Bölüm:  "Nefesimin kesildiğini hissediyorum, benimle oynuyorlar ama bilmedikleri bir şey vardı. Ben ölmüştüm ve kötü bir oyuncuydum..."

Gözlerimi açtığımda bir hastane odasındaydım. Ağzıma geçirilmiş maskeden oksijen aldığımı fark ettim. Dumanlardan dolayı nefes alamaz hale gelmiştim. Nasıl buraya geldim, kim getirdi bilmiyordum. Hatırladığım tek şey elimdeki çerçevede yanan resim ve önümden geçen anılardı. Dadımın beni salıncakta sallayışı, kitap okuması, yatağıma yatırması, evimizde çalışan Pelin ablanın bana yemek yapması... Anne ve babamı görmemiştim anılarda.

"Mevsim! Uyanmışsın. Ne zaman uyandın? Çok korkuttun beni." maskeyi ağzımdan uzaklaştırdım. Sorar gözlerle Melih'e baktım.

"Şimdi uyandım. Senin ne işin var burada?"

"Telefonum çalmıştı ve  arabayı sağa çekip telefondaki kişiye seslendim ama kimse konuşmadı. Suratıma kapattığında pek takmadım. Arabanın çalışmadığını fark ettim. Tekerlekleri kontrol etmek için çıktığımda senin evinin olduğu tarafa baktığımda dumanlar yükseliyordu. Hemen oraya doğru koştum. Kapı dışarıdan kilitlenmişti. Tekmeleyerek açtım kapıyı. Sen bayılmıştın. Kucağıma alıp hastaneye getirdim." dediğinde şaşkınlıkla Melih'e baktım. O mu kurtarmıştı yani beni? Hem de tanımadığı birisini!

"Sana borçluyum." dedim fısıltıyla. Sesim ancak bu kadar çıkmıştı. Melih elimdeki maskeyi ağzıma götürdü.

"Bana borçlu değilsin. İyilik sadece tanıdığın kişilere yapılmaz. Karşılık beklemeden herkese yapabildiğin sürecedir iyilik. Çıkarma maskeni. Ciğerlerin havasız kalmış." dediğinde minnettar bakışlarımı üstünde topladım. Maskemi tekrar çıkardım söylediği şeye inat.

"Mevsim-"

"Arayan numara bilinmeyen bir numara mıydı?" dediğimde şaşkın gözlerle bana baktı.

"Evet. Nereden bildin?"

"Beni de aradı, evi ateşe vermeden önce. Sence bir bağlantısı var mı?" dediğimde daha da şaşırmıştı.

"Bilmiyorum ama evi o-o mu ateşe verdi? Nasıl oldu anlatır mısın?"

"Beni bıraktıktan sonra eve girdim. Ne oldu bilmiyorum. Telefon çaldı, sonra kapattı. Dediğim gibi bilinmeyen numaraydı. Sonra elektrikler gitti. Burnuma doğalgaz kokusu geldi. Dışarı çıkmak istedim ama kapı dışarıdan kilitlenmişti. Sonra her yer alev aldı."

"Evinin anahtarı başka kimde vardı?"

"Bilmiyorum. Anne babam burada değiller. Tek ben de var diye biliyorum."

"Biliyordun." diye cümlemi düzeltti Melih.

"Bu arada adımı nereden öğrendin?"

"Cüzdanında kimliğin vardı. Bu arada anne, babanın burada olduğundan haberi yok."

"Haberleri olmasını istemiyorum."

"Peki. Bu arada..." deyip elini ceketinin cebine soktu. Elinde tuttuğu çerçeveyi bana uzattı.

"Bunu elinde sımsıkı tutuyordun. Biraz yanmış ama...senin için önemli galiba." elindeki çerçeveyi aldım.

Resmin yanan kısmı benim fotoğrafımın olduğu yerdi. Bir ima gibiydi sanki. Sağımda annem, ortada ben ve solumda babam vardı. Benim olduğum yer yanınca resim ikiye ayrılmıştı. Sanki anne ve babamın birlikteliği bana bağlıymış gibi. Tek bu anlamı çıkarabiliyordum.

BELA MIKNATISI (KİTAP OLACAK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin