5

1.4K 102 49
                                    

Kelimleri söyledikten sonra günlük 1 kez daha parlayıp parlamayı kesmişti. Kelimeyi tekrar söylediğimde hiç bir şey olmadı. Sinirle günlüğü kapatıp dolabıma koydum. Geçmişteki anıları görmek beni çok yormuştu. Uyumak istiyordum, yatağa yattım. Gözlerimi kapatınca göz kapaklarım yanmaya başladı. Eskidende olurdu, yorucu şeyler yaptığımda uyuyamazdım. Sırtüstü yatarak düşünmeye başladım.

                                           🔮

Günlük olayının adında 1 saat geçmişti ve artık acıkmıştım, bir süre sonra kapım çaldı ve açtım. Açtığımda bana sırıtarak bakan br Alexia görmeyi beklemiyordum, aslında kimseyi beklemiyordum. "Hadi gel acıkmışsındır yemek saati gel-" Lafını tamamlayamadan boru gibi bir şey öttü "Bu yemek saatinin geldiğine işarettir, hadi gel!" Bu kızın enerjisinden haz etmiyorum,  yani nasıl desem yapmacık ama öyle herkesin anlayabileceği bir şekilde değil. Ben bunları düşünürken o beni sol elimden sürüklemeye başlamıştı.

Büyük, çadırımsı bir yapının önüne geldiğimizde buranın yemekhane olduğunu anladım. İçeri girip tezgah gibi olan yere geçtik. Ben yemeklerin nerde olduğuna bakarken Alexia durumumu anlamış olacak ki açıklama yaptı "Şuradaki tabaklardan alacaksın ve istediğin yemeği tabağa söyleyeceksin." tabağa mı fısıldayacaktık? durumlar iyice garipleşiyor. Dediğini yaptım bir tabak aldım ve 'çizburger' diye fısıldadım. gerçekten gelmişti.

Alexia beni 2 kişilik bir masaya yönlendirirken bende bir yandan düşünüyordum. O günlüğün göstereceği şeyler bu kadar mıydı? Devamı var mıydı? Tabaklara fısıldayıp, hayvan yerine konuyorduk... Ben daha yemeğimin yarısına gelmişken Alexia bana seslendi "Yemeklerin yarısını adaman gerekir. Tercihen çocuğu olduğunu düşündüğün kişiye ya da 3 büyüklere adarsın." Hah koskoca tanrıydılar bize fısıldayan tabak veriyorlardı da kendileri yemek yiyemiyor muydu? Alexia' yı izledim elindeki tabağı alıp bir şeyler fısıldayıp ateşe atmıştı. Bana ne o Tanrılardan? Benim yemeğime ihtiyaçları yoktu. Yemeği ateşe döktüm. "Canınız cehenneme." Ardından daha fazla göze batmamayı dileyerek dışarı çıktım.

                                             🪦     

Kulübeme gitmek istemeyip kampın yan tarafında bulunan ormana girmiştim. Yaklaşık yarım saat yürüdükten sonra sırtımı bir ağacın gövdesine yaslamış, çimenlere oturmuştum. Bi 15 dakika kadar öyle durduktan sonra arkamdan bir çıtırtı ses gelmişti. Bir bu eksikti zten diye düşünürken, arkamı döndüğümde gördüğüm şey beni şoke etmişti.

Yeşil-kahverengi derisi ile elindeki odunuyla olan bu şey azıcık bildiğim mitolojiye göre Troll!

O bana yaklaşır iken ben yavaş yavaş hem geri gidiyor hem de saldırabileceğim bir şey arıyordum. Bakınırken önümden bir hava dalgası geçti. Bu sıçmık beyinli trol bana elindeki odunu ile vurmaya çalışmıştı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan trol bana elinin tersiyle vurdu, ve bende ağaca tosladım.

Kalkmaya çalışınca sırtım acımıştı. Beynimin içinden gene fısıldıyorlardı, buna içgüdüsel dürtülerimde eklenince o vahşi düşüncelere kulak asmamaya karar verdim. Yerde yuvarlanıp Troll'den kaçtım. Fakat Troll benden daha büyük ve daha hızlıydı. Elindeki odunla bana vuracakken kollarımı vücuduma siper ettim. Büyük bir acı dalgasının bedenimi esir almasını beklerken bir serinleme ve gürültü hissettim. Troll'ün içinden ruh gibi bir şey çıkıyordu. Ayak sesleri işittiğimde panikledim. "Defol burdan!" Ruh dediğimi anlamış gibi gitti. Ayak sesleri iyice yaklaştığında ayağa kalmaya çalıştım. Sırtıma giren keskin acı buna engel oldu.

Alexia yerdeki Troll'ü görünce panikle yanıma geldi. "İyi misin?" Ona kafamı salladım. Müdür tek kaşını kaldırıp alayla bana baktı. "Bunu sen mi öldürdün?"Dedi. Ona meydan okuyan bir şekilde baktım. "Evet." Müdür gülerek arkasını döndü. "Bana yalan söyleme! Eğitimsiz bir Yarı Tanrı bu yaratığı öldüremez." Bu sefer alayla bakan bendim. "Hadi ya! O zaman kendi kendine mi öldü?" Müdürü kızdırmıştım.. Çok korktum! "O zaman buradaki eğitimin bitmiştir. Seni direkt olarak akademiye gönderiyorum. Eğitimine orda devam edersin." Dedi. "Buraya zorla getirildim. İstediğim yerde değilim. Sonuç olarak nereye gittiğimin bir önemi yok."

İki Tanrı: Tek Varis Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin