12

1.1K 82 29
                                        

Ormanda güvenli bir yer bulmak için koşuyordum. Bacaklarım yanmaya bedenimi taşımamaya başladı. Bir kayaya oturdum ve soluklanmaya başladım. Bir şey yapıyorsam devamını getirmeliydim. Kendimi motive ederek ayağa kalktım. Kalktığım gibi sendelemem bir oldu. Kendimi çok zorlamıştım. En son yaptığım antremandan sonra kendimi toparlayamamıştım. Tam olarak hamlamıştım. Her şey çok yeniydi, her türlü ortama ayak uyduran ben burada tökezlemiştim. Ormanda yürüdükçe ağaçlar dahada büyüyor gibiydi. Bu bana rüyamı anımsattığında ürperdim. O yılanları hatırladıkça kusma dürtüsü geliyordu.

Biraz ilerde kuru ağaçların etrafını sardığı bir ev gördüm. Tanrım! Çok şanslıyım, bu beklenmedik bir şey... Hızlıca eve yürüdüm. Evin yakınına geldiğimde korkuyla yutkundum. Bu ağaçların dikenleri çok keskin gözüküyordu, evin etrafı iğrenç kokuyordu. Bu koku... bu bir ceset kokusu gibiydi! Korkarak geri gitmeye çalıştım. Ayağımın altında çatırdayan bir şey olduğunu fark etmemle salaklığıma lanet ettim. Dikkat etseydim ses çıkarmazdım. Sanki biri beni izliyormuş gibiydi çaktırmadan etrafa bakmaya çalıştım. Üzerimde olan bakışların gittiğini hissettiğimde geri dönmeyi denedim. Kuru dallar bileğimi sarmıştı.

Hiç bir şekilde hissetmemiştim. Korkarak ayağımı çektim. Tanrım lütfen yardım et! Ayağımı kurtaramayınca hızlıca öne doğru koşmaya çalıştım. Yere düştüm ağzımdaki toprak tadı midemi bulandırdı. Kim bilir buraya hangi hayvanlar işe- her neyse! Ayağa kalkmaya çalıştım. Başarısız olduğumda bir kez daha salaklığıma lanet ettim. Pürüzlü kısık bir ses duymamla irkildim. "Yardıma ihtiyacın var gibi, yanılıyor muyum?" Sesin hangi taraftan geldiğini algılayamamıştım. Etrafa bakmaya başladım. Hiç kimseyi göremedim. "Kimsin? Ortaya çık!" Sağ taraftan uzun boylu, yaşlı bir kadın geldi. Kemikli yüzü, küçük burnu ve uzun zamandır su görmediğini belli eden saçlarıyla ortamı dahada ürkütücü yapmıştı.

"Eheh biraz yardıma ihtiyacım var.." Kadın bana kuşkuyla baktı. "Karşılığında ne vereceksin? Sonuç olarak bölgeme izinsiz girdin ve sagiyturusa yakalandın." Sıkıntıyla ofladım. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştum. Aptallık bendeydi, ne diye bilmediğin evlere girmeye çalışıyorsun?! "Önce beni kurtar onu sonra hallederiz." Kadın alayla konuştu. "Hadi ya! Bana ne verebilirsin ki? Benim tatlı sagiyturus'm seni yakaladı. O çabuk acıkan bir bitkidir. Onun avı olmadan bana güzel bir teklif vermelisin." Bana küçümseyerek bakıyordu. Küçümsenmekten nefret ederdim. "Ne güzel bitkiymiş böyle biri gelip onu yaksaydı veya toza döndürseydi ne kadar kötü olurdu değil mi?"

"Burda yardıma ihtiyacı olan sensin ve beni tehdit edip baş kaldırıyorsun. Sen kendini ne sanıyorsun?" Biraz düşündüm. Kimim ben? Kendimi ne sanıyorum? Şu sagitarus denen bitki bileğimi sıkmaya başlamıştı. Batan dikenlerinin bileğimi kanattığına eminim. Ağzım kendiliğinden açılıp benden bağımsız bir şekilde konuşmaya başladı. "Tanrıça Ate'in kızı, bir Tanrıça.. son olarak yeraltı varisi. Peki sen kimsin?" Kadının yüzündeki alay ifadesi büyüdü. "Hahah! Güzel şakaymış." Yanıma gelip bileğime baktığında bir küfür savurdu. "Siz! Siz Olimposlulardan nefret ediyorum! Aptal kendini beğenmiş Tanrılar!"

Bir kaç kelime fısıldadığında bitki bileğimi serbest bırakmıştı. Şaşkınlıkla konuştum "Beni neden bu bitkiden kurtardın?" Kadın bana garipçe baktı. "Tanrıça Ate'yi karşıma alacak kadar delirmedim."
Değişik bir şey söylemiş gibi ona baktım. "Biliyor musun? Korkmana gerek yok. O canavar artık yaşamıyor." Kadının yüzünde herhangi bir şaşkınlık belirtisi aradım fakat yoktu. "O ölmez çoçuk, sadece kılık değiştirir ve emin ol bu ormanda onun kızı olmak isteyecek bir sürü varlık var. Ne kadar şanslı olduğunun farkında olmalısın. O sert biri olsada nedensiz hiç bir şey yapmazdı. Bir gün varisi olacağını kehanet küresinde görmüştü. O gün tüm ormanda kutlamalar yapıldı. Ziyafetler verildi... o sen doğmadan seni sevmişti."

Acıyla gülümsedim. "Tabii, tabii ondan dolayı bu yaşıma kadar psikolojik ve fiziksel şiddet gördüm değil mi? O bir canavardı." Nereye gitsem peşimden geliyordu resmen. Her yerde onunla ilgili şeyler duyuyorum. "Her şey senin için, yaşadıklarının hepsi seni buraya kadar getirdi ve şimdi böyle olman annen sayesinde. Kehanet küresinde bir bebeğinin olduğunu öğrendiğinde, babası kim olacak bilmiyordu. Senin geleceğinin, çocukluğunun kusursuz olması için geleceğini görmeye çalıştı. Gördüğü şey kan, karanlık, rutubetli bir odada yatan cansız bir bedendi. Senin geleceğini değiştirmek için çok uğraştı. Kahinlere gitti, Kader Tanrıçalarına yalvardı. Fakat sonuç alamadı. Son olarak Hera'ya gitti yalvardı. Fakat Hera onu kullandı. Olimpostan sürgün edildi. O günden beri bu orman Ate'in gitmesine yas tutuyor. Bu öyle bir şeyki Tanrıça Demeter bile düzeltemedi. Olimpos'un en büyük ormanı Olimpos'a küsmüştü." Şu an gerçekten hiç bir şey hissetmiyordum. Üzülesim geliyordu, sevinesim geliyordu, kızasım, ağlayasım, kahkaha atasım. Fakat ben bunlardan hiç birini yapmıyordum. Boğazımı temizledim. Kaybedecek zamanım yoktu veya sadece düşünmekten kaçmak istiyordum.

"Ate'in kızı olduğumu öğrenirlerse beni yaşatmazlar, gitmem gerek. Peşime düşecekler. Yardım et bana lütfen." Kadın düşünceli bir şekilde konuştu. "Haklısın, Hera seni yaşatmaz. Babanı bul, Yeraltı Tanrısını bul. Sana sahip çıkacaktır." Nasıl bu kadar emin konuşabiliyordu? "Onu bulmak imkansız! Yeraltında yaşayan birinden bahsediyoruz. Toprağı kazıp ulaşamayacağıma göre ne yapmam gerek?"
Bana gizemli bir şekilde baktı. "Nar." Ha? Nar mı?
"Yeraltı Narından bul." Çok basitmiş gibi konuşması beni delirtmişti. "Her şey için teşekkür ederim yabancı. Umarım tekrar görüşürüz." Kadın bana şefkatle baktı. Hiç bir şey söylemedi. Onu arkamda bırakarak koşmaya başladım.

İlahi Bakış Açısı;

Genç kız düşünceleriyle boğuşarak koşuyordu. Arkasında bıraktığı kadın fısıldadı; "Umarım.. umarım tekrar görüşürüz Lexi." Kadın yaptığı kılık değiştirme büyüsünü bozduğunda kendi gibi gözüküyordu. Göz yaşlarına hakim olamadı. Hepsi onun için diye geçirdi içinden. Onunla bu konuşmayı yapmak zorundaydı. Genç kız her onu düşündüğünde kontrolden çıkıyordu. Geçen eğitimde onun silüetini gördüğünü biliyordu. Kızının o derece vahşice saldırması onu derinden yaralamıştı. Kadın acaba ona çok mu kötü davrandım diye geçiriyordu içinden. Her şey yoluna girince her şeyi düzelteceğine yemin etti kadın.
Gözlerindeki yaşları silip klubesine girdi.

Ate güçlerini Lexi'ye verdiğinden beri gücü yok denecek kadar azdı. Bu yüzden Olimpos'a girebilmişti. Lexi'yi ve aurasını hisseden orman canlanmıştı. Kısa sürede olsa orman eskisi gibiydi.
Kadın bunun iyi bir şey olmadığının farkındaydı. Ormanı fark edenler. Onun döndüğünü anlayacaklardı. Hera'nın yüzündeki korkuyu görmeye değerdi.. Onu bitireceğim, bu yaptıklarına pişman olacak! Diye geçirdi kadın içinden. Gözyaşları bir sel misali akarken bayıldı. Az kalan gücünü kullanmanın bedeli buydu. Bünyesi artık kendi gücünü kaldıramıyordu..

Online sınavda bölüm yazmak 10/10

Hades iyi bir baba olacak mı?

İki Tanrı: Tek Varis Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin