8

1.3K 78 80
                                    


Lexi-

"Senin yaptıklarına hayatım boyunca göz yumdum!"
Kontrolden çıktığımı biliyordum. Fakat onu öldürmek istiyordum. Alayla geriye adımladı, gülümseyerek bana baktı.

"Beni mi öldüreceksin? En son özürler dileyerek ağlıyordun."

Her zaman yaptığı gibi beni manipüle etmeye çalışıyordu. "O zaman senin ölümüne mi ağladığımı sanıyorsun? Kendini bu kadar önemsemen üzücü.."
O zaman şaşırmıştım, korkmuştum ayrıca birinin ölümüne sebep olma düşüncesi gerçekten korkutucuydu ve canavar gibi hissettiriyordu. En azından o zamanlar öyleydi. Sağ elimi onu boğmak istercesine kaldırdım. Yavaş yavaş havaya yükseldi. Boğazını tuttu ve bedeni birden parçalandı. Yüzüme gelen kanlarını tişörtümle sildim. Bir kez daha canavar olmuştum ama bu sefer mutluydum.

Ate ölünce etraftaki kişiler yavaş yavaş gözükmeye başladı. Profesör'ün üstüne yürüdüm. "Sana durdurmanı söyledim! Sen beni umursamadın! Sende ölmeyi hak ediyorsun!" Profesör yere düştü. Acı içinde kıvranmaya başladı.

Profesör acı içinde bağırıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Profesör acı içinde bağırıyordu. "Bende böyle hissediyordum, acı içindeydim.." Bu yaptığım yanlıştı ama bir yanım intikam için yanıp tutuşuyordu. Eğer intikam istiyorsam, intikam! "O sadece senin ne kadar dayanabileceğini görmek istiyordu, kötü bir niyeti yoktu!" Demek öyle.. "Bende onun ne kadar dayanabileceğini görmek istiyorum. Sonuçta o bizim eğitmenimiz olacak. Bu acıya katlanması gerek." Dediklerimde haklıydım. Omzumda hafif bir yanma hissetmemle arkama döndüm. "Bana ne-" etrafı çift görmeye başlamıştım. Gözlerim kararıyordu. Bana iğne vurmuştu. Yere düşmeden önce gördüğüm tek şey Axel'in bana doğru koşmasıydı.

***

"Çok fazla güç kullanmış. Üstüne öğrencinin bilinçsizce böyle güçlü bir iksiri enjekte etmesi... Sadece bayılması bir mucize." Yabancı sesler duyuyordum. Bir kapı sesi. Odada olan her kimse gitmişti. Başımın her yanında olan şiddetli ağrıyla gözlerimi açtım Etrafı inceleyebildiğim kadar inceleyip gözlerimi tekrar kapattım ama uyuyamadım.

Açık tutmak çok zor geliyordu. Sanki üzerinde tonlarca ağırlık vardı. Gözlerim kapalıyken neler olduğunu düşündüm. Neden buradaydım? Neler olmuştu? Kendimi biraz zorlayarak, bayılmadan önce neler olduğunu düşündüm. Omzumda yanma hissettikten sonra bayılmıştım. Neler olduğunu yavaş yavaş hatırladığımda telaşa kapıldım.

Kontrolden çıkmıştım.. Profesör öldü mü!? Yok canım ölmemiştir. Hem ben onu öldürmeden Alexia beni bayıltmıştı. Kahretsin! neler yaptım ben? Sanki o zaman vücudumu başka biri yönetiyordu. Ayağa kalkmamla yatağa düşmem bir oldu. Aptal Alexia bilmediğin şeyleri niye enjekte ediyorsun! Başımı ovaladım ve duvardan tutunarak ayağa kalktım.

Kapım aniden açılınca hafifçe irkildim. "Ares aşkına Lexi özür dilerim, böyle olacağını bilmiyordum!" Alexia koşmaktan nefes nefese kalmış bir şekilde kapının önündeydi. "Bilmediğin şeyi enjekte ettiğin için şu anda zar zor hareket ediyorum. Fakat teşekkür ederim, profesörü öldürebilirdim. Bu arada o yaşıyor demi?" Alexia rahatlamışçasına nefesini verdi. "Evet, evet yaşıyor. İnanamazsın şu 3 saatte vicdan azabından öldüm resmen!" 3 saattir uyuyordum. İyi fazla uyumamışım.

"Alexia demek burdasın! Her yerde seni arıyordum."
Yavşak Axel geldiğinde gözlerimi devirmekten kendimi alıkoyamadım. "Uuu minik saldırgan uyanmış." Kollarını göstererek konuştu. "Bu kaslı kollar olmasaydı yere düşecektin." Yüzümü buruşturdum. "İnan bana yere düşmeyi tercih ederdim." Dudaklarını büzdü ve ellerini kalbine getirdi. "Bak yaptığını beğendin mi? Minnoş kalbim kırıldı." Tanrım galiba kusacağım! Bir varlık nasıl bu kadar itici olabilir. "Napim?" Her neyse odama gidip duş almak istiyorum.

Revirden dışarı çıktığımda etrafı bilmediğim için hafif bir sarsıntı yaşadım. Nerdeyim ben? Böyle bir yer mi vardı? Arkama baktım, Alexia bana bilmiş bir şekilde bakıyordu. "Nerdeyim ben? Akademide böyle bir yer yoktu." Axel komik bir şey söylemişim gibi karnını tutarak gülmeye başladı. "Kes sesini Axel! Şu an Olimpos'un özel revirindeyiz, Tanrılar'ın kullandığından." Olimpos'ın özel reviri! kalbim hızla atmaya başladı. Olimpos=Hades=Babam! Babamı görmeye biraz daha yaklaşmış hissediyordum. "Tanrılar hasta mı oluyor" Alexia sorumu duymamış gibiydi.. tekrar sorma gereksinimi duymadım.

Engel olamadığım bir sevinçle etrafı inceledim. Şu an Olimpos'un revirindeydik. Aman Tanrım çok mutluyum! Aklıma gelen negatif düşüncelerle neden mutlu olduğumu sorgulamaya başladım. Benim varlığımdan bile haberi yoktu. Beni kabul eder miydi? Belkide Persephone ile arasını bozmak istemezdi. Beni kabul etmezdi. O zaman ne olacaktı? Yaşamak istiyorsam her ihtimali göz önünde bulundurmalıyım. Beni istemezse herkes annemin Ate olduğunu öğrenir.

Ve ölürüm...

Ne kadar acıklı bir son..
Konuşmaya başlayan Alexia'ya zorlukla kulak verdim. "2 Gün burada kalmamız gerekiyor." Axel buna şaşırmış gibiydi. Onun haberi yoktu galiba."Neden?" Dudaklarını ıslattı ve saçlarını savurdu. "Tedavin için." Nedense hiç inanasım gelmiyor. "Axel sana kalacağın yeri gösterecek." Axel bana sırıtarak baktı. "Beni takip et tatlım." Onu takip etmeye başladım. Aşırı derecede başım ağrıyordu ve konuyu uzatmak istemiyordum. Revirden çıkarken yine Tanrı heykellerini gördüm.

Acaba gerçekten böyle mi görünüyorlar? İlginç

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Acaba gerçekten böyle mi görünüyorlar? İlginç.

İki Tanrı: Tek Varis Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin