~Yavaş yavaş ilerliyoruz, bence güzel bir bölüm oldu. Umarım hoşunuza gider, düşüncelerinizi yazın mutlaka :) ~
__-_-_-_-__
Aslında ne çok çelişki içinde kalıyorduk. Küçük bir çocukken bile sizden sanki hayatı çok iyi biliyormuşsunuzcasına hiç hata yapmadan yaşamanız beklenirdi. Attığınız her adımı ürkerek atar, söylediğiniz her sözü tartarak konuşurdunuz. Her şeyin en iyisini en iyi şekilde yapmaya çalışırdınız, ama oda olmazdı bazen.Ya da bilmiyorum, belki de benim için böyleydi..Böyle büyüyen çocuklar aslında sadece yaş alıyorlardı. Hata yapmaktan korktukça doğruyu ayırt edemez hale geliyorduk. Her şeyin sonuçlarını hesaba katarak yaşamak için sağlam bi ruha ihtiyacımız vardı. Hayat herşeyi ciddiye almak için çok kısaydı. Çelişkide kalmak için de...
Şuan tam da öyle bi andaydım. Ne yapacağımı bilemez şekilde öylece dikiliyordum. Bir yanda beni buraya onu uyarmama rağmen ışık hızıyla getiren sevgilim, sevgilim? Diğer yanda hayatımda sadece bir defa rastladığım- bu iki oluyordu- kafamda soru işaretleri bırakan adam. İkiside bana dönüktü. Ben de moron gibi olayı kavramaya çalışıyordum. Yaşadığıma dair bir tepki vermem gerekiyordu sanırım, ama benden önce davranan gizemli arkadaşımız Barlas olmuştu. Az ilerideki, bir kere gördüğünüzde bir daha bakmak isteyeceğiniz siyah-şaşırtıcı derecede temiz-arabaya doğru yeri sarsan adımlarla ilerliyordu. Açıkçası yer sarsılıyor mu bilmiyordum ama benim biraz sarsıldığım aşikardı. Hem ruhen, hem bedenen...
Herhangi bir organımın çalışıp çalışmadığını kestiremiyordum çünkü kalakalmıştım, ama sanırım kımıldamam gerekiyordu. Açıkçası şuan Ural'ın ne suratını ne de motorunu görmek istemediğimden caddenin karşısında gözümü alamadığım arabaya yönelmiştim ama ona da binemezdim ki! Artık bir taksi falan çevirecektim. Ama hala adımlarım ve ben nereye gideceğimizi bilmiyorduk.
Ben-sonunda-yürümeye karar verirken, Ural kolumdan tuttu. Yüzüne bile bakmadan gözlerimi devirerek konuştum. "Bence bunun için hiç doğru bir zaman değil," hala kolumu bırakmıyordu. Muhtemelen bir şey söylemek istiyor ama beceremiyordu. Ona döndüm. " Şansını diyorum, zorlamasan mı?"
Hızla kolumu çektim ve yürümeye başladım. Karşı kaldırıma geçerken yolu kontrol ettim sakince. Elimi saçımdan geçirirken ileriye baktığımda elim duraksadı. Ortalıkta cılız bir ışık vardı ama onu seçebilmiştim, kollarını direksiyonun üstüne koymuş başını da kollarına yaslamıştı. Kendini toparlamaya çalışır gibi bir hali vardı. Benim de ister istemez yavaşlamıştı adımlarım. O kadar soru işaretinin yanında bide bunu düşünmedim ya da düşünmemeye çabaladım. Yoldan geçerken dikkatli olmaya çalıştım bir zaman sonra o da başını kaldırmıştı zaten, derin düşüncelerinin arasında ne yapacağını bilemez bir hali vardı. Onun olduğu yere yaklaşırken gözleri bana kaydı. Ona baktığımı hissetmiş olabilir miydi?
Tabiki hissetti Hande, çocuğa dik dik bakarsan hisseder.
Gözlerini arkama kaydırdığında, bende oraya bakmak istedim ama asfaltın ortasında bunu yaparsam nalları dikebileceğim ihtimalinden dolayı bundan vazgeçmiştim. Bugün yaptığım en akıllıca hareket falandı evet. Ama arkamdan gelenin Ural olduğunu tahmin etmekte çok zor değildi açıkçası, bu yüzden adımlarımı hızlandırdım. Bugün yaptığı, tartışmasız tam bir aptallıktı, durumumu biliyordu ve buna rağmen dinlememişti. Bu yüzden şu an attığım adımlardan bile emin değildim, çünkü başım çorba gibiydi.
Giderek kaldırıma yaklaşıyordum ve durup taksi beklersem Ural'ın yarım saatlik özür konuşmasına maruz kalacaktım, ki hiç istemiyordum ama yapacak bir şeyim de yok gibiydi. Sıkıntılı bir nefes verirken, arabanın kapı sesini duydum. Bakışlarımı o yöne çevirdiğimde Barlas'ın arabadan indiğini ve bir kolunu arabanın kapısına yasladığını gördüm. Ona iyice yaklaşmıştım, direkt gözlerimin içine bakıyordu. Gözleriyle yan kapıyı işaret etti. Arabasına mı binecektim? Aferin Hande anlamışsın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ AĞARANA DEK
General FictionYavaş yavaş tüm renklerin birbirine girdiğine şahit olmak.... Çocukluğu yarım bırakılmış, sıkıştırılmış hayatlar... Birbirinden habersiz diğer yarısını arayan iki acemi ruh... Birbirlerinin yaralarını sarabilecekler mi? Hayatlarını acısıyla ,tatlıs...