_-_-Merhaba, bu bölümü yazarken keyif aldım umarım sizde okurken keyif alırsınız, doyurucu bir bölüm oldu bence. Yorum ve oylarınızı benden esirgemeyin.-_-_
Buraya bölümü okumaya başladığınız tarihi bırakabilirsiniz.
_-_-_-_
Kollarıma yığılan bedene baktım bi süre, şoka falan girmiştim sanırım. Bir küfür savurdum. Noluyordu. Ses çıkarmamaya çalışarak ağır bedenini olduğu yere bırakmaya çalıştım. Yüzünü avuçladığımda kırmızının hakim olduğu çehresine dehşetle bakıyordum. Bu hale nasıl gelmişti.
Kendi başıma taşıyamazdım onu, mecbur yardım isteyecektim. Tırnak etlerimi kemirmeye başladım.Hızla yukarı çıkacağım sıra ayakkabılarımı farkettim. Yavaşça ve sessizce çıkarıp kenara koydum ve merdivenleri ikişer ikişer çıkmaya başladım. Esin'in odasına vardığımda yavaşça kulbu indirdim ve loş ışığın hakim olduğu odasında dikkatli adımlarla yanına gittim, nasıl ışıklı bi yerde uyuyabiliyordu. Benim için zifiri karanlık olmalıydı. Hem de çok daha sağlıklıydı. Kendi kendime gözlerimi devirdim, şuan bunu düşünmenin tam sırasıydı(!)
Arkası dönük yatıyordu. Yanına yaklaşarak elimi uyandırmak amaçlı omuzuna dokundurdum. Biraz daha dürttüm ama uyanmıyordu canım ablam.
"Hadi be kızım ya!" diyerek omzundan tutup kendime döndürmüştüm ki bembeyaz suratını gördüğüm gibi irkilerek çekildim. Esin çığlık atmaya başlayınca elimi ağzına kapattım.
"Salak sen niye bağırıyorsun, ödü kopan benim," benim olduğumu anlayıp bağırmayı kestiğinde kalkıp elimi saçlarımdan geçirdim. Şu maskelerle yatması şart mıydı sanki. Arada ben de yapıyordum ama konumuz bu değildi.
"Sen miydin?" ters ters baktım. "Kim olabilir Esin gece gece kafan çalışmıyor mu güzelim ya."
" Ne diye sessizce yaklaşıyorsun sen de ya," sahte bir şekilde sırıtıp konuştum.
" Birdahakine üstüne atlayarak uyandırırım," derken bir anda gözlerim kocaman oldu. Çocuk aşağıda kan revan içinde yatıyordu biz burada kavga ediyorduk. Kolundan tuttuğum gibi yataktan kaldırdım. "Yürü çabuk."
"Noluyor be deli deli haller," sabır çekerek arkamı dönüp konuştum.
"Esin bana yardım edeceksin, acele et bişey de sorma."
Aşağıya vardığımızda bıraktığım yerde yatıyordu. Esin görünce gözleri anında büyüdü, hemen yanına vardık. İkimiz bir şekilde onu kaldırdığımızda Esin salona götürüyordu ki, yönümüzü bahçeye çevirdim. İster istemez ses çıkarabilirdik. Bugün işler daha fazla karışsın istemiyordum.
Dışarı çıkınca koltuklardan birine bıraktık onu, bilinci kapalı değildi ama destek almadan ayakta durabileceğini de sanmıyordum. Buraya bir şekilde gelmişti ama şuan soru sorabilir miydim bilmiyordum. Elim ayağıma girmişti. Yanına oturdum yavaşça ve çehresini kendime çevirdim. Acı çekiyor gibiydi ama sadece fiziksel bir acı da değildi. Ya da ben yanlış yorumluyordum ama şuan hiç iyi değildi.
"Ural, beni duyabiliyor musun, biraz doğrulabilir misin?" omuzlarından destek vererek oturur hale getirdim onu, bişeyler sayıklıyordu ama anlamakta zorlanıyordum. Esin'e dönerek konuştum. "Bişeyler getirebilir misin, yüzünü temizleyelim. Bide ağrı kesici falan.." başını sallayıp içeri girdiğinde tekrar Ural'a döndüm. Dağılmış saçlarını geriye atarak kolundan destek verdim dik durabilmesi için, onu bu halde görmek beni kötü hissettirmişti. Yıllardır tanıdığım biriydi ve kesinlikle bu hali rahatsız etmişti. Artık oturabiliyor diyebileceğim bi hale geldiğinde bana döndü ve yalvaran gözlerle baktı bana. Hiç bişey anlamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ AĞARANA DEK
General FictionYavaş yavaş tüm renklerin birbirine girdiğine şahit olmak.... Çocukluğu yarım bırakılmış, sıkıştırılmış hayatlar... Birbirinden habersiz diğer yarısını arayan iki acemi ruh... Birbirlerinin yaralarını sarabilecekler mi? Hayatlarını acısıyla ,tatlıs...