Part 8

65 13 2
                                    

Kahvaltı bittiğinde ikisi de günlük bir şeyler giyip kütüphaneye doğru yola çıktı. Tüm yol boyunca birbirlerine iğrenç espriler yaptılar. En sonunda Alex, Sky'ı tanımamazlıktan gelince Sky özür diledi.

"Tanrım! Kütüphane ne kadar uzakmış! Sanki dünyanın öbür ucu."

Alex saatine baktı. Sadece beş dakikadır yürüyorlardı. Alex şaşkınlıkla Sky'a baktı.

"Sadece beş dakikadır yürüyoruz. Ciddi misin sen?"

"Ben çabuk yorulan bir insanım bir kere!"

Genç dedektif, başını göğe kaldırarak sabır diledi. Başını indirirken karşısında kocaman binayı gördü. Sırıtarak karşıya baktı ve:

"işte geldik!" dedi.

Aradan geçen yaklaşık yarım saat içerisinde bir sürü kitap bulmuşlardı. Başını kitaba gömen dedektif, sonunda bulduğu paragrafı sesli okumaya başladı:

Uykulu Kuytu Menkıbesi olarak da bilinir. Cılız, uzun ve batıl inançlara sahip Connecticutlı bir okul öğretmeni olan Ichabod Crane kasabanın kabadayısı Abraham "Brom Bones" ile varlıklı bir çiftçinin (Baltus Van Tassel) kızı ve tek çocuğu Katrina Van Tassel için rekabet etmektedir. Crane, bir sonbahar gecesinde Van Tasselların evinde verilen bir partiden ayrılırken bir Alman askerinin hayaleti olduğu düşünülen başsız süvaritarafından takip edilir. Süvari Amerikan Bağımsızlık Savaşı esnasında isimsiz bir çatışmada başıboş bir gülle ile vurularak kafasını kaybetmiştir ve kafasını aramak için geceleri savaşın olduğu yere gitmektedir.

"Ama burada bir eksik var."

"Neymiş o?"

"En basitinden:

Tamam, adamları ormanda öldürüyor. Ama neden bizimle uğraşsın? Hem neden aynamızı parçalasın?"

"Güzel sorular. Ama kaçırdığın bir ipucu var. Direk bizimle uğraşmamıştı. En başta, senin abin hedefiydi. Sonraysa nasıl oldu bilmiyorum fakat hedefi Bay Clark oldu. Ve senin abini ormanda bulan adamda Henry Clark. Bunları nasıl oldu bilmiyorum. Ama kader bizi seçti. Hepsi sende birleşiyor."

"Ve de sende. Ama bu. Neden olur? Veya nasıl?"

"Bunu bende bilmiyorum. Ama-"

Aniden bulundukları oda gibi yerin ışıkları sarsılmaya başladı. Ve yanıp sönüyorlardı. Sky korkuyla dedektife baktı. Dedektif ise sanki ne olacağını anlamış gibi alabildiği kadar kitabı aldı. Ve diğer eliyle Sky'ın elini tutup hızla oradan ayrıldı. Sonunda koşmaktan yorulduklarında arkalarına bakmak gibi bir hata yaptılar. Koca bina. Yanıyordu. Dumanların arasında şaha kalkmış bir at gördü Sky. Veya gördüğünü zannetti. Bilmiyordu. Yavaşça yutkundu ve fısıldadı:

"Sende gördün mü? Benim gördüğümü?"

"Şey galiba. Gidelim buradan."

Hızla bir taksi çevirdiler ve eve koyuldular. Tüm yol boyunca Alex, Sky'ı sakinleştirmek için ne gerekiyorsa yaptı. Sonunda eve geldiklerinde ikisi de basamakları kullandı. Sky kendi katlarına gelince daha a hızlandı. Ne bu evi ne de içindekileri hatırlamak istemiyordu. Titrek bir nefes aldı ve Alex'in kapıyı açmasını bekledi. Kapı açılınca hızlı adımlarla içeri girdi ve elindeki kitapları masaya bıraktı. Derin bir nefes alıp:

" Peki, buraya gelmeyeceğini nereden biliyoruz? Benim evime gelmişti sonuçta."

"Hiçbir asker savaşı kazanmadıkça düşmanın kalesine yaklaşmaz. Sadece savaş meydanında saldırır."

"Savaş meydanı neresi peki?"

" Sleepy Hollow"

Kanlı Uyanış (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin