Part 14

65 8 4
                                    

Yavaşça yerdeki tümseğe dikkat ederek diğer tarafa geçtiler. Alex sinirle önünde yürüyen ve sanki yıllardır en iyi arkadaşmışlar gibi görünen Sky Eric ikilisine kıskanarak baktı.(Sky’ın seni sattığını fark edemiyor musun? Neden onu hemen buracıkta bırakıp gitmiyorsun? Hem yükten kurtulursun!) Alex sinirle kafasını salladı gözleri yorulmaya başlamıştı. ‘Ne kadar uzun bir tünel’ diye düşünmeden edemedi. Etrafına bakınmaya başladı. Duvarlara bakmakta zorluk çekiyordu bu yüzden önüne döndü. Başka bakacak bir şey yoktu zaten. En azından onun görebileceği şeyler yoktu.

Sky gülümseyerek Eric’in korkusunu bastırmak için sarf ettiği kelimeleri dinliyormuş gibi görünüyor arada fikrini sorduğunda cevap veriyor, gülmesi gereken yerde gülüyordu.

Sonunda önlerine bir ışık süzmesi çıktı. Bu ışık tavandan geliyordu. Tavanın delik kısmından aşağı süzülen ışık sayesinde her şey daha netti. Deliğin hemen dibinde sarmaşıklara dolanmış paslı eski bir merdiven vardı. Sky hızla ona adımladı. Merdivenin yanına varır varmaz merdiveni elleriyle hissetti. Ve tekrar o görüntülere gitti.

Gaz lambalarıyla aydınlanmış bir yer altı odasında, 18. Yüzyılın sonlarında tercih edilen asker kıyafetleriyle giyinmiş bir asker ve yine 18. Yüzyılın sonlarında tercih edilen elbiselerden siyah renkte olanını giymiş bir kadın konuşuyorlardı.

“Anlamıyorsun!” diye bağırdı asker birden. “Eğer öğrenirlerse seni yakarlar!”

Sky anlamamış bir şekilde olanları çözmeye çalışıyordu. Ama bu zordu. Bir anda kendini 18. Yüzyılın sonlarında, genç bir çiftin kavgasına şahit olurken bulmuştu. Ama anlamıyordu. Niye gösteriliyordu bu ona?

“Beni yakarlarda seni yakmazlar mı sanıyorsun Alvin? İkimizi de yakalayıp yakarlar. Bu yüzden asla böyle bir şey olmayacak! Bu yüzden bu kitabı saklayacağız. Tamam mı? Biz iyiyiz tatlım.”

Sky Alvin ismini duymasıyla kafasını hızla o tarafa çevirdi. Alvin? Kafası olmayan sevgili arkadaşları Alvin? Ve yanındaki cadı karısı? Şaşkınlıkla onlara bakarken onlar ellerindeki kalın kitabı aldılar ve yer altı odasının tam ortasındaki kocaman taş masanın üstünü ittirdiler. Beraber kitabı içine atıp kilitlediler.

Kadın gülümseyerek Alvin’e baktığında kadının fazla tandık geldiğini hissetti. Vücudu saniyesinde ürperdi. Fazla tanıdıktı ama neden. Sonra görüntü aniden silindi.

Şaşkınlıkla ona bakan Eric ve Alex’i gördü. Konuşmaya başladı:

“Hemen benimle gelin.”

Hızlı adımlarla kendini büyük alan kaplayan üstü toz ve kurumuş yaprak-dallarla dolu taş masanın yanına attı. Taş masayı ittirmeye çalıştı. Fakat olmayınca Alex ve Eric ona yardım etti. Sonunda açtıklarında bir sürü örümcek ve benzeri böcek dışarı fırladı.

Eric bir kız çığlığı attığında Alex kendini tutamayıp gülmeye başladı. Sky hala daha tüm ciddiyetiyle olaya odaklıydı. Taş masanın içine baktığında şaşkınlıkla kaldı. Ardında ince bir çığlık attı. Alex hızla Sky’ın yanın geldi ve Taş masanın içinde gördüğü şeyle o da şok olmuş bir biçimde oraya baktı.

“Ama. Ama bu nasıl olur.”

                                          ***

Jack elindeki kazmayı havaya kaldırdı. Ve tekrar indirdi. Aynı işlemleri Yüzbaşı Stephen de yaptı. Sonunda yeterince derin bir çukur olduğuna emin olduklarında içine ormandan topladıkları odunları attılar. Kibriti de attıklarında işte hazırdı. Yanıyordu. Tıpkı cehennem gibi. Jack:

“Ver bakalım şu lanet kitabı!” dedi.

Stephen hızla eski kitabı çukura attı. Kitabın cayır cayır yanmasını izlediler. Yeterince yandığını düşündükleri zaman bu sefer kürekle açtıkları çukuru tekrar kapattılar.

Onları güçsüz düşüren, onları yenebilecek her şeyi yok ettiklerini zannederken en büyük şeyi atlamışlardı. Süvarinin kellesini.

1777

Annabelle, kocasının kafasını sıkı sıkı sarmış, her zaman buluştukları yer altı odasına götürüyordu. Bir yandan da ağlıyordu. Merdivenlere geldiğinde hıçkırıkları çığlıklarına karıştı. Ardından dikkatlice aşağı indi. Kocasının kafasını bir an bile bırakmamıştı. Bir yandan taş masayı itiyor, biryandan da lanetler savurup ağlıyordu. Sonunda açtığında kocasının kafasını tekrar bıraktığı yerden aldı. Son kez kocasının dudaklarını öptü ve yavaşça kitabın yanına bıraktı. Ardından daima kocasından sakladığı kara büyülerin gücünü yok eden sözcüklerin bulunduğu koca, kalın kapaklı kitabı diğer kitabın üstüne bıraktı. Kocasının yaptığı kara büyüleri engellemek adına kullanırdı bu büyüleri daima. Çünkü bazı zamanlar kocasının masumlara yaptığı kötü büyüleri etkisiz hale getirmesi gerekiyordu. Ne yazık ki kocası sinirine çabuk kapılan, sakinleşince yaptıklarını unutan biriydi.

Ama karısının bile bilmediği sırları vardı Alvin’in. Sonun böyle olacağını bile bile gitmişti savaşa. Kendisi yapmıştı bunu. Yine sinirlenmiş ve bir kara büyü yapmaya kalkmıştı. Fakat bu sefer olmamıştı. Kara büyü yaptığı kişi de onun gibiydi bu sefer. Ve geri gelmişti ona. Karşısındakine yaptığı büyü onun ölene kadar acı çekmesine hatta öldükten sonra bile acı çekmesine neden olacak bir büyüydü. Fakat geri tepmişti. Nasıl olduysa büyü ona bulaşmıştı. Ve bundan kurtulamadı. Karısına da söylemedi. Sadece karısından gizli, çözümler aramaya çalıştı. Yapamadı ve bir savaş meydanında acı çekerek öldü. Fakat bununla bitmedi. 1 ay sonra Annabelle’yi kocasını geri döndürmek için başkalarının organlarını toplarken buldular. Cadı mahkemesi bunun cezasının ölüm olduğunu ve cezası neyse çekmesi gerektiğine karar kıldı. Karısı da yakılarak ölürken kocası Alvin’in ruhu, karısının çığlıklarıyla adeta sağır oldu ve ateşi hissetti.

Alvin öleceğini bildiği için kendini öldükten sonra hayatta tutabilecek bir büyü buldu. Fakat bu büyü etkisini ancak ölümünün üstünden 100 yıl geçtikten sonra etkisini gösterip onu gerçek hayata döndürebilirdi. Ve o bu büyüyü kendisine yaptı.

Sky daha fazla bakamadı taş masanın içine fakat Alex cesurca elini derin ve iğrenç taş masanın içine sokup üstü örümcek ağlarıyla kaplı kitabı aldı. Alex yavaşça kendisini yere bıraktı ardından:

“Hey çakma Rapunzel! Uzat şu telefonunu!”  dedi dalgayla Eric’e. Eric ona telefonunu uzattığında Sky ve Eric hala sanki uzaylı görmüş gibi Alex’e bakıyorlardı. Alex gözlerini devirip alayla konuştu:

“Hey! Şuraya gelin ve şunu çözmeme yardımcı olun tavuklar!”

Sky sonunda silkelenip kendine geldi. Ardından gözlerini devirip Alex’in yanına oturdu. Kollarını Alex’in çelimsiz, ince kollarına sarıp başını onun omzuna koydu. (Aptal kız! Neden ona bu kadar değer veriyorsun ki! O senin gerçek abin değil! Senin abin öldü! Kim bilir beklide bir şekilde abinin ölmesine o neden olmuştur!)  Sky beyninde yankılanan seslere kulak asmadan Alex’e sarılmaya devam etti. Onun beynini çalamazlardı. O güçlü bir kızdı. Alex’ten daha güçlüydü.

“Hey şunun kapağında yazan şeyleri biri okuyabilir mi? Ben okuyamadım. Bu ne biçim bir yazı stili!?”

Alex’in huysuzluğundan sonra Sky kafasını onun omzundan kaldırıp kitaba baktı. Gördüklerini sindirmeye çalışırken sesli okumaya başladı:

“Ebedi Ölüm”

Kanlı Uyanış (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin