Merhaba arkadaşlar. İkinci bölümümüz geldi. Eminim çok beğeneceğiniz bir bölüm olucak. ✨
Satır aralarında buluşalım. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.🌺🌺
Bir de başlama tarihinizi buraya yazarsanız sevinirim.✨🌺
Saate baktığımda 06.37 gösteriyordu. Sabah yemeyi 08.00'de olduğuna göre yemekten önce kendi katımı gezebilirim. Hızlıca dolabı açıp iç çamaşırlarıyla yeşil bir dizüstü elbise, bir de havlu alarak banyoya girdim. Milase hanım bana bu elbiselerin bavulumda olduğunu söylemişti ve gardropumu göstermişti. Ayrıca bir defter vardı, böyle günlük gibi ama anlayamayacağım yazı türüyle yazılmıştı. Bu defter bavulda olduğuna göre bana ait olmalı ve bu defteri yazan kesinlikle bendim. Ama neden hiç bir şey anlamıyordum ki?
Ama yine de ben kesinlikle çok zeki biriyim. Aksi takdirde önemli ve zeki biri olmasaydım bu yazıları yazabilir miydim? Tabiki hayır. Ben yüksek mevki sahibi bir şahsiyet olduğuma eminim.
Hızlıca duş alarak üzerimi giyindikten sonra saçımı da kurutup at kuyruğu yaptım. Popomdan bile aşağı geliyordu saçım. Saçımı bu kadar sevdiğime emin değilim, kurutmak bile yarım saatten fazla vaktimi alıyor. Neyse bu konuyu da zihnimdeki raflardan birine kaldırdım. Çünkü bu saç belki hafıza kaybı yaşamadan önce benim için çok değerli olabilir. Eşyalarımı ve yatağımı toparladıktan sonra her şeyi zihnime kazıdım. Pencerenin kilidini kontrol edip kapıyı da kilitledikten sonra anahtarı küçük not defteri ile kalem koyduğum çantama attım. Çantam bileklik gibi küçücük bir çantaydı, sol koluma bileğimin bir az yukarısına sabitledim. Kapıdan çıkıp etrafa baktım. Benim kapım gibi bir sürü beyaz kapı vardı. Duvarlar sade gri renkteydi. Upuzun koridor iki yerden sağa doğru eğilip yeniden devam ediyordu. Saat git gide 08.00'e yaklaştığı için alt kata inip yemek yesem iyi olacaktı. Birinci kata kadar merdivenlerle indim. Benim odam altıncı kattaydı. Merdivenlerin yanında asansör de vardı ama onları kullanmak istemedim.
Birinci kata geldiğimde sola doğru yürümeye başladım. Odamdan çıktığımdan beri bir sürü hemşire hasta bakıcısı ve hastalar görmüştüm. Bazıları benim gibi normal görünüyorlardı. Bazılarının ellerini arkada tutmak için deli önlüğüyle bağlamışlardı ve yanında hasta bakıcı onu bir yerlere götürüyordu. Ayrıca buranın çalışanları: mor giyinimli kadınlar ve koyu lacivert giyinimli erkekler de görmüştüm. Kat arası gezinen doktorlar da görmüştüm. Nihayet koridorda ilerleyip en son soldan ikinci odaya giriş yaptım. Üzerine kocaman yeşil renkte 'Yemekhane' yazılmıştı.
Milase hanım da tarif etmişti burası hakkında bilgi verirken. O yüzden burayı bulurken fazla zorlanmadım.
Yemekhaneğe girdiğim gibi etrafa göz atmaya başladım. Çok büyük bir yemekhaneydi burası. Baştan başlayarak iki kişilik bir sıra, dört kişilik bir sıra, altı kişilik ile on kişilik sıra sandalyeleri olan masalar vardı. Masalar özel olarak tasarlanmıştı. Örtüsüzdü ama üzerlerinin desenli oluşu farklı bir görünüş katmıştı. Yemekhanenin sağında büyük masa vardı ve masanın yanında camdan kapatmalı yemeklerin yerleştiği büyük yemek kapları vardı. Masada salatalar vardı farklı farklı. Masanın diğer ucunda büyük içecek dolabının içinde meyve suyu, kola gibi farklı içeceklerle tıka basa doluydu. Her yemek kabının yanında bir aşçı duruyordu galiba. Pembenin açık tonunu giyinmiş 9 aşçı vardı. Yemekhanede de bir sürü insan giriş yaparak yemeklerini alıp yemeğe çoktan başlamışlardı.
Yemekhanenin tam sekizde bu kadar dolu olduğunu düşünmezdim.
Ben de masada dizilmiş tepsilerden birini insanlara dokunmamaya dikkat ederek aldım ve önce orada dizilmiş vişne suyundan 5 tane götürdüm. Sonra sıraya girerek yemeklere bakmaya başladım. Sabah kahvaltısı olduğu için herkese aynı tabak veriliyordu. Tabakta iki haşlanmış yumurta sekiz tane zeytin 6 dilim domates altı dilim salatalık üç büyük dilim peynir küçük kaplarda reçel ve bal koyulmuş bir insan için yeterli yiyecekler vardı. Ayrıca doymayanlar için yemek kaplarına ilave edilmiş zeytin peynir gibi yiyecekler vardı. Sıra bana geldiğinde yumurtaları götürmelerini rica ettim. Çünkü ben yumurta yemek istemiyordum. Ayrıca iki tabak daha kahvaltı aldım. Aşçıların her biri fazla karamsar bakıyorlardı. Sanırım burda çalışmak onların hoşuna gitmiyordu. En son ekmekleri de götürürken, ekmeklerin başında duran otuzlu yaşlarındaki beyefendi bana bakarak konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN DELİDEHA
General Fiction*Başına gelen gizemli olaylardan sonra hafıza kaybı yaşayan genç kız hem deli hem deha, hayat dolu asil bir karaktere sahiptir. Gözünü açtığında bir tımarhanede olduğunu öğrenir ve aklını kaybettiğini, kısacası delirdiğini söylerler.❤️ *İnanmış gibi...