Elimdeki oyun okunu duvardaki fotografa attım. Her zamanki gibi yüzü dışında her yerine saplıyordum. Ona ne yapsam da yüzüne kıyamıyordum. Tanrı onun yüzünü o kadar tapınası yaratmış ki, eminim ben gözümü bile kırpmadan bedenini parçalara ayırır, ama yüzüne asla dokunamam.
O kızı her harikulade kendime istiyorum. Bazen benim yanımda kalmalı ve bana itaat etmeli diyorum. Bazen ise nabzının benim ellerimde durmasını her şeyden çok arzuluyorum. Onu yaşatsam da, öldürsem de, benim olmalı.
Ama kahretsin ki, 8 ay prensesimiz kendini güzellik uykusuna vermişti. Onu elimden nasıl kaçırdım, hala anlamış değilim. Sonra attığım kurşunun ona isabet etmesi. Ah, bir az dikkatli olsam onu bu kadar beklemek zorunda kalmazdım.
Komada kaldığı günlerde her gün ondan haber alıyordum. Nasıl oldu bilmiyorum ama, uyanmış ve benim bundan haberim olmamış. Tabiki bunun bir bedeli var. Para verdiğim, bana Ezhel'in her saniyesini aktaran doktorumuzun iyiliği tutmuş ve kız ordan çıkana kadar bana söylememiş uyandığını. Bunu da canıyla ödedi. Hâlâ kulaklarımda onu canlı canlı kesdiğim zamanki çığlıkları.
Bana yanlış yapan kim olursa, gözünün yaşına asla bakmam! Sadece bizim dedemize bir şey yapamıyorum. Ama ona da cezalar çektiriyorum bir yolunu bulup.
Hâlâ aklım almıyor. Ben varken, o sırrı o yetim kıza nasıl emanet edebildi? Ben onun kanındanım ama, paşamız beni yok sayarak o kıza anlattı en gizli olanlardan başlayıp, her şeyi. Tabiki bedeli oldu. 8 ay Ezhel'in komada kaldığı her gün onun nasıl acıyla yaşadığını kendi gözlerimle seyrediyordum. Bu da onun cezasıydı.
Ah Tanrım! Yine boş şeylere kafa yoruyorum. O kızı bulmalıyım! O benim! O yaşlı bunak onu nereye sakladıysa en kısa zamanda bulacağım. Az kaldı. Hissediyorum. Bakalım yine her gün kanı parmaklarımı süslediğinde yaşlı bunak o sırrı bana yine söylememekte ısrar edecek mi?
Kapının tıklatılmasıyla masanın üzerindeki kumandayı elime aldım ve içeri tuşuna basdım. Bu sayede fotograf hemen duvarda açılan boşluğa yerleşip önüne televizyon gelidi. Benim kızımı kimse görmemeli.
"Gel!" komutumla kapıyı açan Aras ceketinin önünü ilikleyerek müsade istedi. "Aykan bey, girebilir miyim?" demesiyle başımı salladım.
İçeri girerek masanın önünde durdu ve topladığı bilgileri söylemeye başladı.
"Efendim, hastahaneden özel araçla çıkarılmış. Tüm kamera kayıtlarına baktırıyorum. Arabanın nereye gittiğini sabah tam olarak öğreneceğim. " demesiyle dudağım kıvrıldı.
İşte bu kadardı. Benden asla kaçıramaz onu dedem. Yarın Ezhel'i görmek için sabırsızlanıyorum. Bakalım beni gördüğünde nasıl tepki verecek. Yeniden onu cehennemimde görmek için neleri feda etmezdim ki? Başımı sallamamla yine müsade isteyerek odadan çıktı Aras. Bu günlük keyfim yerinde olduğu için, o yaşlı bunağın yardım ettiği evleri ziyaret edeceğim. Bakalım yardım dediği şey ne? Hem bakarsın benimle paylaşırlar aldıkları her ne ise.
***
Yine bedenimin uyarmasıyla gözümü açtım gecenin en karanlığına. Anlaşılan yine odamda yalnız değildim.
Ah bu kapı yol geçen anına döndü! Ne yapayım, odamı kimse bilmeden değiştireyim mi?
Akşam saatlerinde Milase hanım, akşam yemeğimi odama getirmiş ve bir güzel karnımı doğurmuştum. Yine kısa bir banyo yapmış ve yatağa geçerek günün yorgunluğunu dinlenerek çıkarmak istemiştim. Anlaşılan buna bile müsade etmiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN DELİDEHA
General Fiction*Başına gelen gizemli olaylardan sonra hafıza kaybı yaşayan genç kız hem deli hem deha, hayat dolu asil bir karaktere sahiptir. Gözünü açtığında bir tımarhanede olduğunu öğrenir ve aklını kaybettiğini, kısacası delirdiğini söylerler.❤️ *İnanmış gibi...