Meçhul

317 17 4
                                    

Okulun kapısından girerken gözlerimi devirmemek için savaş vermek zorunda kaldım çünkü yanımda müdür yardımcısı vardı.  Tabii ki alarmı çalıştırdımı biliyorlardı. Ne sanmıştım ki ? Sonsuza kadar gizleyemezdim ya. 
Başımın ağrısıyla müdür yardımcısının öğütleri çok ama çok berbat bir karışımdı. Az daha " Yeter hocam anladım yeter yeter" diyecektim ki sonra burada bir suçlu  olduğumu hatırladım ve sustum. Aslında haklıydı.  Okul alarmını gereksizce çalıştırıp herkesi korkutmamalıydım, okulun itibarıydı, öğretmenlerin paniğiydi, falan falan. Ama ben bunları zaten biliyordum ki. Aslında garip olan buydu.
Değerli hocam iyice suyunu çıkardıktan sonra yanımdan ayrıldı. Sınıfa giden koridora saptığımda kulağıma gelen sesle durdum.
"Akşam halısahaya geliyor musunuz beyler?" Bu sesi tanıyordum. Halısaha diyişi. Halısaha diyişinden anlamıştım. Bu revirdeki çocuktu. Halısahayı "halısaa" diye söylüyordu. Evet evet, bu kesinlikle oydu.
Arkamı döndüm ve çocuğu bulmaya çalıştım. Baktım baktım ama kim olabileceğini, bu gruptaki çocuklardan hangisinin beni revire götürecek kadar  düşünceli olabileceğini tahmin edemedim. Çünkü hepsi fazla popüler ve yakışıklıydı. Bu tipler genelde vurdumduymaz ve bencil olurlardı. Muhtemelen bayıldığım sırada üzerime basıp geçerlerdi karşılarına çıkarsam.
Tam arkamı dönecektim ki bir kez daha "Oğlum kaç aydır  adam gibi bir halısaa yapamadık ya gelin işte" diyince onu gördüm. Sarımsı bir teni, kumral saçları vardı. Uzun boylu, ince yapılı ama kaslıydı. Ve kusursuz bir gülümsemesi vardı.
O an kendimi belli etmek istedim. Neden kendini sakladığını bilmek istedim. Yürüdüm, dosdoğru onun olduğu tarafa, ve tam önünde durdum. Gözlerimi gözlerine diktim ve "Sendin." diye konuşmaya başladım.  "Beni oradan çıkaran sendin. Neden kendini sakladığını bilmek istiyorum. İyilik yapmak çok mu garip geldi ? " Çok sinirlenmiştim. Buna hakkı yoktu. Öyle gizli kahraman olaylarından nefret ediyordum.
"Teşekkür etmene gerek yok, Duru." Sesi gayet normaldi. Hatta gizli bir gülümseme gördüğüme emindim.
"Komiksin. Gülmem mi gerekiyor ?" dedim ve gözlerimi devirip arkamı döndüm.  Yürümeye başladım. "Ya bi dur" dedi ama arkamı dönmeye tenezzül etmedim bile.

Bu neydi şimdi? Dalga mı geçmişti benle? Küçük düşürmeye mi çalışmıştı? Hergele. Cehennemin dibine kadar yolu vardı. Umrumda değildi.

Tam sınıfın kapısına gelmiştim ki önüme çıkan vücuda çarpıp geriye uçtum. Son anda kolumu tuttu. "Sana bekle dedim değil mi?" Sinirlenmişti. 

"Ben de beklememiştim değil mi?" diye tatlı tatlı gülümsedim ve kapıya döndüm. Önüme geçti ve iki ellerini kapıya açtı. Önümü kapatmıştı.

"Ya çekilsene!" diye bağırdım. Bütün koridor bana dönmüştü. "Bak insanlar bakıyor, çekil önümden." diye tısladım ve karnına yumruk attım. 

"Ahhh!" Bağırdım ve elimi tuttum. Sanırım kırılmıştı.Tam yumruk attığım an karnını kasmıştı. Allah'ın cezası.

"Elimi kırdın gerizekalı!" Sinirden kudurmak üzereydim. O ise gülüyordu.

"Baş parmağı yumruk içinde tutmak ha? Güzel taktik." Elimi aldı ve incelemeye başladı.

"Hadi kucakla da revire götür beni! Sonra kim olduğunu da söylemezsin. Geçen sefer de yapmıştın sorun yok. Aptal!"

Bir an durdu ve bunu kafasında tarttı. Sonra ani bir hareketle yumruğunu diz kapaklarımın arkasına savurdu. Tam başım yere çarpacakken koluyla tuttu ve kucağındaydım.

"Ya sen ne yapıyorsun Allah aşkına? İndirsene beni pislik!"

Bütün koridor bizi izleyip gülüşüyordu. Hepsinin saçını başını yolacaktım ama önce bu embesilin kucağından inmem gerekiyordu.

PAPATYA AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin