"Eminsin, değil mi?"
Areum, sabahtan beri odasında dönüp duran arkadaşına kuşku içinde bakarken sordu. Bir yandan oturduğu koltukta yaslanmış, saçlarıyla oynuyordu.
"Neden emin olmayayım be?!"
Jimin, heyecan içinde attığı voltaları durdurup ona döndü birden. Gayet tabii emindi! Dalia onun için değerliydi, onunla mutluydu, evinde gibi hissettiriyordu. Tüm fikirlerini anlayışla dinler, bir demet çiçekle kapısının önünde belirirdi. Huzur dolu bir hayattı onunla yaşadığı. Çoğu zaman onu gördüğünde, sarılmak için heyecan dolu olurdu.
"Dalia ile neredeyse iki senedir birlikteyiz, aslında ailesiyle tanışmak için bile geç kaldım."
Areum omzunu silkti gülerek:
"Tamam canım, bana niye kanıtlamaya çalışıyorsun? Sadece... Evlilik sizin gibi genç insanlar için biraz hızlı bir karar."
Dolabını açtı ve kıyafetlerini izledi. Şık olmalıydı fakat abartmamalıydı da. Teklif ettiğinde şaşıracağı bir düzenek kurmalıydı.
"Evlenince bir şey değişmeyecek ki, neden hızlı bir karar olsun?"
Areum derin bir nefes aldı onu izlerken. İçinde kötü bir his vardı ve sebebini açıklayamıyordu, sanki bir şeyler acele ve üstünkörü yaşanıyordu fakat arkadaşı son derece kendinden emin görünüyordu. Bir güvensizlik sarmıştı içini. Dalia denen kıza hiç güvenememişti.
"Dalia uykusuzluk sorunu çektiğini, kâbus görüp durduğunu ve uykunun ortasında uyanıp katil diye sayıklamaya başladığını bilmiyor mesela."
Ceketlerinden birini incelerken duraksadı. Gümüş düğmelerin üstünde dolandı parmakları. "Sorun değil." dedi. "Söylerim."
Biraz bekledi onu izlerken. Daha mantıklı gelmesi için nasıl seçmeliydi cümlelerini? Sadece onun mutlu olmasını istiyordu fakat kendini öyle kaptırmıştı ki Jimin, bir türlü anlatamıyordu.
"Jimin'ciğim, sen sorun değil diyorsun ama Dalia'nın tepkisini bilemezsin. Evlilik büyük bir şey! Olumlu yönlerini bildiği kadar çektiğin sıkıntıları da önceden bilmesi lazım."
Dakikalardır aynı cekete bakıyordu, yüzünün düştüğünü görmüştü. Yine de olabildiğince doğru sözcükleri kullanmaya çalışarak devam etti:
"Genel olarak tedirginsin bu kâbuslar yüzünden. Hayatında bariz bir huzursuzluk var. Evlilik fikrini ikinci plana atmanı gerektirecek kadar mühim bir huzursuzluk hem de!"
Jimin, kâbuslar gördüğü gerçeğinin hayatına bu kadar dahil oluşunu kaldıramıyordu. Görmezlikten geliyor, gece Tanrı'ya amansızca yalvarıp sabah unutuyordu her şeyi.
"Sadece niyetimi belli edeceğim, bir anda düğün havasına bürünmeyeceğiz. Kâbusları dersen de, strestendir. Yalnız yaşamak bazen korkunç oluyor."
Bir kelimesinin bile herhangi bir şey değiştirmediğini fark edince vazgeçti üstüne gitmekten. "Öyle olsun bakalım." dedi seçtiği uzun tişörte bakarken. "Umarım kafandaki kadar güzel gider her şey."
Jimin başını salladı, daha sonra bol tişörtü üstüne tuttu ve gülümsedi ayna karşısında.
"Benimle evlenir misin, Dalia?"
"Sevgilim böyle dümdüz sorsa üstüne kusardım. Azıcık serenat yap, geri zekalı."
Gülümsemesi bozuldu, heyecandan aklına hiçbir şey gelmiyordu. Aklında sadece teklifin sonrası ve Dalia'nın mutluluğu vardı. "Nasıl yapılıyor ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Malvado | Jikook
FanfictionBir rüzgâr esti, bin gözyaşı götürdü. İnsanlığı kan görünce son bulan adi ve acımasız sevgilinin kulağına şöyle fısıldadı Jimin: "Belki o gece öperdim seni, Malvado Hayatımın altmış yılını çalmasaydın." » Malvado(İspanyolca): Kötü insan, şeytan. » +...