"Bu çiçekler bana mı yoksa?"
Yalnızca bir soru, Jimin'in tüylerini diken diken etmeye yetti.
O Dalia'nın biricik nişanlısıydı ve ona deliler gibi âşıktı.
Yarısının doğruluğu şüpheli olan bu hatırlatma beynine şimşek gibi çakmıştı dış kapıdan gelen seslenişle beraber. Donup kalmıştı, Jungkook'a öylece bakıyordu. Gecenin bu saatinde burada oluşunu nasıl kolayca açıklayacaktı? Çiçeklere ne demeliydi?
Park Jimin, sana asıl sorum şudur: Ne için çiçekler hakkında yalan söyleme ihtiyacı duyuyorsun? Bir demet lavantaya farklı anlamlar mı yükledin yoksa?
İçine kazdığı hisleri açığa çıkaran o suçlayıcı sorularla ikinci kez uyarıldı. Aceleyle yerinden kalkarken karşısındaki bedene gözlerinin içine bakarak yalvardı.
"Lütfen yersiz şeyler söyleme Jungkook."
Sanki gelmesini bekliyormuş gibi rahattı Jungkook. Onun neden telaşa kapıldığını bilmezlikten geliyor, iki kaşı şaşkınlıkla havaya kalkmış, yüzüne öylece bakıyordu.
"Ne söyleyebilirim ki? Tost yememiz uygunsuz bir şey mi?"
Jimin birkaç saniye onun yüzüne anlamsızca baktı, daha sonra elindeki peçeteyle ağzını temizleyip dış kapıya doğru ilerledi. Telaşını içine attı ve samimi bir gülümseme takındı yüzüne.
Dalia elindeki lavantaları keyifli bir ifadeyle inceliyordu ve yanında adını hatırlamadığı o sarışın arkadaşı vardı, kapının diğer kısmında çekingen bir şekilde evi izliyordu. Gecenin bir yarısında eve onun da gelmesini tuhaf karşılasa da Jungkook'un da içeride tost yediğini hatırladı ve vazgeçti bu durumu düşünmekten. Her şey doğal ve olması gerektiği gibi ilerliyormuş gibi davranmalıydı.
"Hoşgeldiniz," dedi gülümseyerek, sarışın kadının ona attığı tuhaf bakışları görmemezlikten geldi. "Bu ne sürpriz!"
Dalia'nın dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu gerginliğini saklamaya çalışarak. Gören Jungkook ile iş üstündeyken yakalandıklarını sanırdı, öyle kasılıyordu tüm bedeni. Düşüncesi bile tüylerini diken diken etti.
Dalia, sevgilisinin gözlerindeki karmaşık ifadeye bakarken kaşlarını çattı. "Sürpriz mi?" Kendine ait sandığı lavantalarda gezdi parmak uçları. "Yarınki havuz partisini unutmadın değil mi? Hatta sonra yapacağımız alışverişe beraber gidebilmek için bizde kalacaktın."
Jimin'in gülümsemesi yüzünde dondu, unuttuğunu belli etti duraksayışı. Tabii... Damatlık ve tonla organizasyonun her birine farklı kombinler için kapsamlı bir alışverişe çıkmaları gerekiyordu. Önünde nişan kutlamasından düğüne kadar uzayan bir yol vardı ve o ne yapıyordu? Jungkook ile kavga ediyordu, Jungkook ile barışıyordu, onunla ilgileniyor, onunla seks yapıyor, onu düşünüyor, onun üstünde dans ediyor ve onu istiyordu.
Sanırsa pek iyi bir damat adayı değildi.
"Ben o lavantaları Jimin'e almıştım ama birileri yine bazı şeyleri üstüne alınmış."
Onun oluşturduğu garip, sessiz ortam, arkalarından gelen imalı cümleyle bozuldu.
Dalia, neredeyse kabuslarına girecek kadar rahatsız edici sesin sahibini tanır tanımaz kalakaldı durduğu yerde, gözleri şaşkınlıkla açıldı. Fena bozulmuştu arkadaşının yanında. Her yerden çıkıp onu böyle zor durumda bırakması daha ne kadar sürecekti? Önce buradaki varlığına inanamadı, daha sonra elindeki çiçeklere. Derhal bir açıklama ister gibi, kocaman açılmış ve onu korkunç görünen gözlerini nişanlısına çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Malvado | Jikook
FanficBir rüzgâr esti, bin gözyaşı götürdü. İnsanlığı kan görünce son bulan adi ve acımasız sevgilinin kulağına şöyle fısıldadı Jimin: "Belki o gece öperdim seni, Malvado Hayatımın altmış yılını çalmasaydın." » Malvado(İspanyolca): Kötü insan, şeytan. » +...