SELAM BEBEKLERİMMM
Ben geldim evet, doğru görüyorsunuz... 23,7K kelimeyle hem de.
Neden bu kadar uzun süre bölüm atmadın diye soracak olursanız... Bu konuda ne desem boş arkadaşlar. Yedi yıldır burada yazı yazıyorum, böyle bir yazar tıkanıklığı yaşamamıştım daha önce. İnanın sizin kadar ben de kendime kızgınım. Bir daha böyle uzun bir aranın aramıza girmemesi için elimden geleni yapacağım.
Fazla uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakıyorum. İyi okumalar!!
*
Nefret.
Jungkook'un kinden çürümüş kalbi kırıldığında açılan yerden akan sıvı hüzünle bezenmiş berrak gözyaşları değil, nefretinin oluşturduğu kandı, rengi siyaha çalan, neredeyse jölemsi bir kıvamda olan kan.
On dakikada içine yüklenen kinle kanamaya başlamıştı ve bunun donuk vücudunda gözle görülür bir belirtisi olmamıştı henüz. Zihninde dolaşan düşünceler ona ağır geliyor, soluklarının yavaşlamasına sebep oluyordu. Üzerinde Dalia'nın kirlenmiş, beyaz elbisesi vardı ve hala Jimin'in onu bıraktığı pozisyonda, öylece duruyordu. Masanın üstünden bir santim bile kıpırdamamıştı. Çıplak omuzları ve belirgin köprücük kemikleri nemden dolayı parlıyordu, boynunun belirli bölgelerinde kızarıklıklar oluşmuştu. Aralık bacaklarına ona ve Jimin'e ait meni kalıntıları yapışmıştı, bu kalıntıların yanında kendi teri, tenini hafifçe gıdıklayarak süzülüyordu. Bu gıdıklanma hissini bile duyamıyordu.
Gözleri on sekiz dakikadır aynı yerdeydi. Kullanılmışlığını haykıran yansımasında.
Sarı saçları dağılmış, perçemleri alnının önüne düşmüştü. Göz makyajının kalıntıları gözünün altında birikmiş, ruju ise haliyle yüzünün her yerine dağılmıştı. Onun bu bitik halini ilk kez gören biri, kullanılıp atılmış zavallı bir oğlan olduğunu düşünürdü. Hayır, Jungkook zavallı bir oğlan olmanın yanından bile geçmiyordu. Zira hiçbir zavallının içinde böylesine büyük bir öç alma arzusu yetişmezdi.
Bu arzunun yanında büyük bir şok dalgası yayılmıştı bedenine, hareketsizliğinin sebebi buydu. Bu akşam buraya geldiğinde Jimin'le sevişmek istemişti. Sevişmek ve onu kendi bedenine hapsetmek. Sabaha kadar beraber olup onu mesaisinden alıkoymayı, en önemli mesaisi haline gelmeyi amaçlamıştı. Şu sıralar hayatının en güzel vakitlerini geçirdiği insan oydu ve bencilce daha fazlasını istiyordu bu vaktin. Ayrı kaldığında özlediği bedenden yeniden iddialı cümleler duymak, cilvelerine karşılık vermek. Güzelinin içindeki o sahip olma dürtüsünü sonuna kadar tatmak, hırsının ana hedefi olmak... Her yerine kanser gibi yayılmak.
Onun için mücadele etmesini, risk almasını beklemişti. Peki ya Jimin ne yapmıştı? Bu soruyla zihnine dolan hatırlatmalar donuk simasında dakikalar sonra bir hareketlenme oluşmasına sebep oldu: sol gözü hafifçe seğirdi. İçinden çıkamadığı şehvet dolu çukurda onu dilediğince tatmış, sonra apar topar Dalia'nın yanına gitmişti! Artık onun arsız, tutku dolu Jimin'i değildi, tekrardan nişanlısının kollarına uçmuştu ve arada yalnızca on sekiz dakika vardı! Jungkook doldukça doldu, vücudundaki ikinci yaşam belirtisi sert yutkunuşuyla hareketlenen adem elmasından geldi. Karmakarışık zihnine nefret dolu bir düşünce seli akın etti:
Jimin, bir kenarda kendini tatmin edip işine döner gibi seni sertçe becerdi ve rolüne büründü. Odadan çıktı, seni kullanılmış bir kondom gibi ortada bıraktı. Dalia, hak etmediği bir mutluluk bulutunun yüzeyinde asalak bir gülümsemeyle süzülmekte. İlgisine ve aşkına istediği anda sahip olabildiği nişanlısının yediği boklardan bihaber. Ona çizilmiş kaderi kendi tırnaklarıyla kazıdığını, Jimin'i hak ettiğini sanıyor. Gözlerini ayıramadığın aynanın kenarındaki notları görüyor musun? 'Seni seviyorum, iyi şanslar aşkım! Biricik sevgilin, Dalia.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Malvado | Jikook
FanfictionBir rüzgâr esti, bin gözyaşı götürdü. İnsanlığı kan görünce son bulan adi ve acımasız sevgilinin kulağına şöyle fısıldadı Jimin: "Belki o gece öperdim seni, Malvado Hayatımın altmış yılını çalmasaydın." » Malvado(İspanyolca): Kötü insan, şeytan. » +...