Jimin ve midesi için oldukça zorlu bir geceydi.
Araba kullanamayacak kadar sarhoş olduğundan Areum onun için taksi çağırmıştı ve o, talihsiz adamın araba koltuklarına bir güzel kusmuştu. Düşüncelerini susturacak kadar yoğun bir haz yaşadıktan sonra sessizliğe geri döndüğünde bastırmıştı pişmanlık hissi. Dalia ile yaşayacağı muhtemel tartışmaları düşündükçe midesi çalkalanıyordu. Hoş, evde olup olmadığını da bilmiyordu. Belki de kendi evinde kalıyordu.
Sahne kostümünü soyunma odasında çıkarmıştı, üstünde siyah bir tişört ve kot pantolon vardı fakat akmış makyajını silmeye vakti olmamıştı ve üzgün bir palyaço gibi görünüyordu. Yoğun bir alkol kokusu da yükseliyordu bedeninden. Uzun zamandır bu işi yapmasına rağmen daha önce hiç bu kadar dağıldığını hatırlamıyordu. Normalde yakınlaştığı kişiyi şarkı biter bitmez unutur, ondan uzaklaşıp eski hâline dönerdi. Areum ve Taehyung'dan dansını puanlandırmasını istediği olurdu bir de.
Oysa şimdi, bulanık zihnine rağmen Jungkook'un ellerini, bakışlarını ve sözlerini unutamıyordu.
İki arkadaşıyla da konuşamayacak kadar bilincinden uzaklaşmıştı. Neden? diye düşündü kendi kendine. Fokurdayan kanımın altında ne yatmakta?
Anahtar deliğini üçüncüde tutturdu ve kapıyı sessiz olmaya çalışarak açtı. Güneşin doğmasına saatler kalmıştı ve o daha yeni kavuşacaktı uykusuna. Bembeyaz çarşaflar arasında çırılçıplak uzanmak ve öğle saatlerine kadar uyumak için sabırsızlanıyordu.
Yatak odasındaki masa lambasının ışığı, kapının altından sızıyordu. Derin bir nefes aldı Jimin, neyse ki eve dönmemişti sevgilisi. Biraz uğraşsa belki gönlünü alabilirdi.
Aralık kapıdan içeri girdi. Dalia okuduğu kitaptan gözlerini ayırdı ve onu inceledi tek kelime etmeden, yüzünde memnuniyetsiz bir ifade vardı. Gecenin başından beri mesajlarına bakmamış, telefonlarını açmamıştı. Normalde bunu sorun etmezdi, işinin bu kısmında telefonu uzun saatler boyunca soyunma odasında dururdu çünkü. Şimdiyse bunun bilincinde olmasına rağmen ona soğuk davranmak istiyordu. Tartışmalarına rağmen eğlenebilmesi sinirlerini bozmuştu.
"Eve gitmemişsin." dedi Jimin tuhaf bakışmaya bir son vermek için. Ceketini gri kanepeye bıraktı ve ona sırtını döndü üstünü çıkarırken.
Dalia çıplak sırtını ifadesizce izlerken "Gitmemi mi isterdin?" diye mırıldandı, sesinde iğneleyici bir ton vardı. Jimin derin bir nefes aldı, işte başlıyoruz dedi içinden.
"İstemediğimi biliyorsun."
Altındaki kotu bacaklarından sıyırdı, bel gamzeleri ve kıvrımlı vücudunu müstakbel eşinin gözleri önüne sererken hâlâ dönüp de bakmıyordu yüzüne. Aklında yalnızca yaptıkları vardı ve bu düzgün bir diyalog kurmasını engelliyordu, sabahki tartışmayı çektiği bu zorluğun üstünü kapatmak için kullandığı doğruydu. Bu gece ne yapmıştı sahiden?
"Böyle darmadağın hâlde geleceğini biliyordum." dedi Dalia sessizce. "Su gibi alkol içiyorsun. Bir gün seni sokakta baygın hâlde bulmaktan korkuyorum."
Pantolonu da koltuğa gelişigüzel bıraktıktan sonra ona döndü. Elini belinin iki yanına yerleştirdi ve sorgularcasına tek kaşını kaldırdı, öfke kırıntıları içine serpilmişti.
"Kimi tanıyıp tanımamam gerektiğini geçtin, şimdi de içmeme mi karışıyorsun?"
Dalia yorganı hızla üstünden attı ve kitabı yanındaki komodine koyup ayaklandı, onun gibi sinirlenmeye başlıyordu. Öyle bir şey demek istememişti, sadece endişeleniyordu onun için. Biraz daha sağlıklı olmasını istiyordu, ne vardı bunda?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Malvado | Jikook
FanficBir rüzgâr esti, bin gözyaşı götürdü. İnsanlığı kan görünce son bulan adi ve acımasız sevgilinin kulağına şöyle fısıldadı Jimin: "Belki o gece öperdim seni, Malvado Hayatımın altmış yılını çalmasaydın." » Malvado(İspanyolca): Kötü insan, şeytan. » +...