BKNT»17

475 41 11
                                    

BÖLÜMϟ17 

Sessiz geçen birkaç saniyenin sonrasında ikimizden de çıt çıkmıyordu. Ağaçların hışırtısı kulaklarımda duyulan tek sesti. Duyduklarım karşısında kafayı sıyırmak üzereydim.

İlk adımı Barlas bana yaklaşarak yapınca irkildim ve geri kaçtım. Alçak sesle, sakince konuştu, “Böyle dememeliydim. Aniden .. Özür dilerim Esila. Gerçekten yaptıklarım için kendimi fazla şerefsiz hissediyorum.”

Kendine hakaret etmesi beni bir kez daha irkti, “İyi bir noktaya değindin,” dedim. Her ne kadar söylediklerinin samimiyetine inanmasam da içim ezildi.

“Şimdi de yanında olmak istiyorum ama beni itiyorsun Esila,” dedi ellerini yere doğru indirirken. Ona cevap vermek yerine sadece boş boş baktım.  “Cevap vermedikçe daha çok acı çekiyorum ben ve şuan çok ihtiyacım var, “ dedi. Sanki ilk kez bana insanice yaklaşıyor gibi hissettim. O bana cevap ister gibi bakış atarken ben ise hala susuyordum.

Barlas nefesini dışarıya üfledi, “Sormayacak mısın?” dedi.  O konuştukça ve ben ona diyecek bir şey bulamayınca daha çok sinirleniyordum. Onun konuşması benim ruhuma iyi gelmiyordu.

 “Ney, ney,” dedim. “Neye ihtiyacın var?” diyerek öfkemi kelime kelime yavaşça kusmaya başlıyordum.

Kollarını omzuma koyduğu anda çenem başta olmak üzere tüm vücudum kaskatı kesildi. ‘Lanet olsun, sanırım ona bu kadar sert davranmanın sonucu şimdi ayağıma çelme takıp beni yere yatırıp dövecekti’ diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım. Düşüncelerimi bölen beni kafamda canlandırırken bile tiksindiren sözleriydi, “Sana sarılmaya ve kollarım arasındaki duruşuna,”dedi.

Ellerini omuzlarımdan çeksin diye önce omuzlarını silktim ama hala ona sarılmamı beklediği için, “Kırarım o kollarını, indir aşağı,” diyip tırnaklarımı kollarını gömerek iki yanına sabitledim. Elimi çektiğim an ellerini çapraz bir konuma getirerek tırnakladığım yerleri ovmaya başladı. Daha sonra ise sinirle arkasına dönerek elini duvara geçirdi. Benim ağzımdan bir çığlık koparken, Barlas o sırada ayağıyla resimleri savurdu.

“Ne yaparsam olmayacak. İlk seferki gibi güvenmeyeceksin,” dedi. Usulca fısıldadım, “Evet,” dedim. İçime gelen bu ağlama hissi de neyin nesiydi? Bir kez daha hayatımın içine edebileceği gerçeği yüzünden miydi? İçimde kopan öfke dalgaları beni sürükleyip götürmüştü onun bu kadar iyi rolü karşısında. Bu kadar şeye karşın ruhumun yorgunluğu onlar için bir başlangıç oluyordu. Benim her çöküntüm onlar için bir enkaz değil yeni inşaat alanıydı. Beni yıkılmaya karşı koymamam için en az malzeme ile ellerinden gelen en kötü şekilde kuruyorlardı.

“Hiç kimseye söylemeyeceğim, aramızda kalacak. Bunu hiç söylememiş sayacağım. Sende bunu hemen gidip Karahan’a yetiştir. Beni aşkla vuramaz. Şuan ne ölmek istiyorum ne de yaşamak,” diyerek ağaç evden dışarı çıktım. Bir elimle kapıyı kapatırken aynı zamanda da ayaklarıma ayakkabılarımı geçireceğim sırada orada olmadıklarını fark ettim. Her ne kadar fırtına olma ihtimali yüzde sıfır olsa da öyle varsayarak başımı merdivenin kenarından sarkıtarak aşağı eğildim.

“Şey ne yapıyorsun,” diye sordu Barlas. Yerimde sıçrayarak kafamı ona çevirdim.

“Ne?” diyebildim sadece.

Yanıma biraz daha gelerek gülümsedi. Gözlerimin içine bakarak içten bir şekilde hem de. “Ne arıyorsun,” diye bir kez daha sordu.

Ayaklarımı gösterirken parmaklarımı oynattım, “Ayakkabılarımı. Sanırım fırtına falan çıktı. Uçtu gitti,” diyerek bu sefer de başka bir açıdan kafamı aşağıya sarkıtarak arayış içine sokuldum.

Bir Kavanoz Nohut Tanesi -Askıda-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin