BÖLÜMϟ25
"Ölmüş mü?" diye biri sordu.
"Yok, yok baksana nasıl da titriyor zavallıcağız," diyince ben de Barlas'ın yanından geçerek kazazedeye bakmak için ilerledim. Bir süre bakmaktan kaçındım. Barlas'ın yüzünü inceledim. Sanki birinden bir şey bekliyordu. Kafamı yavaşça çevirdiğimde karşımda gördüğüm bir köpekti. Zihnim hızlıca çalışmaya başladı. Bunlar daha neyi bekliyordu burada?
"Barlas," dedim ona bakarak. "Hadi kalk veterinere falan götürelim, hadi kalk," dedim. Köpeği tek başıma kaldırmaya çalıştım ama benim için fazla ağırdı. Etraftakiler sanki birinden komut almışçasına dağılmaya başladı. Olaya meraklı gözlerle bakınmak için oluşan halkanın büyüsü yardım düşüncesiyle kopmuştu.
Bense bir yandan da Barlas'a sesleniyordum ama o bana bakmıyordu. Gözleri tek bir yerde odaklanmıştı. Kucaklamaya çalıştığım köpeği yavaşça yerine bıraktım ve Barlas'ın yanına gitmeden önce kafasını okşadım.
Bir kez daha, "Barlas!" dedim. Tekrardan bir tepki alamayınca bir adım daha atıp şoktan kurtulması için yüzüne sert bir tokat attım. Farklı bir anda olsak bu tokat benim içinde çok tatmin edici olabilirdi fakat şuan bir canlının canı söz konusuydu. Barlas kafasını iki yana sallayarak bir kez daha bir bana bir de köpeğe baktı. "Hadi kalk. Arabaya taşıyalım ve veterinere falan götürelim," dedim.
Barlas asfalttı yoldan güç alarak yanıma geldi ve köpeğe zarar vermeyecek şekilde kaldırmaya çalıştı. Ben de yardım için köpeğin diğer yarısını kucağıma almaya yönelecekken, "Sen bırak. Arka kapıyı açar mısın?" dedi. Kafamı sallayarak dediğini yaptım ve kendimi de koltuğa atarak Barlas'ın köpeği kucağıma koymasını işaret ettim. Şaşırsa da başka şansı yoktu sanırım. Köpeğin kafası kucağıma gelecek şekilde yerleştirdi. Köpeğin kıpırdamamasına özen göstererek sırtımdaki çantayı dikkatlice çıkardım.
Barlas'ta arabayı bindi, elleri direksiyonda son bir kez bize baktı ve arabayı çalıştırdı.
"Başım belaya girecek," diyerek kendini gazlıyordu. Sinirleri ve yaşadığı korkunun verdiği çaresizlikle elini birkaç kez direksiyona vurarak kendini sakinleştirmeye çalıştı. Kelimelerindeki telaş da beni korkutmuştu. Kollarımı çaresizce köpeğe doladım ve içimden sadece dua ettim. Daha sonra aniden köpek titremeye başladı. Yanaklarımdan aşağı yaşlar süzülmeye başladı.
"Barlas titriyor," diye arabanın içinde bağırdım. Barlas gaza biraz daha yüklendi. Bilmediğim sokakların içindeyken elimle yumuşak tüylü şeyi okşamaya başladım. Daha sonra araba biraz yavaşladı ve kontağı kapattı. Hızla arabadan çıktı. Kendi kapısını kapatırken eş zamanlı olarak bizim kapımızı açtı. Bu sefer ben de yardım ettim yan yana bir şekilde köpeği klinikten içeriye soktuk.
Etrafa bakınıyor ve birilerini çağırıyorduk telaşla. Her şey sanki saliseler içinde olmuştu. Biran sonra elimizdeki yük gitmişti. Boşlukta baş başa kalmıştık. Hiç olmazsa ellerimizde olduğu hissi onun için bir şeyler yapıyormuş gibi hissettiriyordu, iyi geliyordu. Barlas'a baktığımda yüzünün sert hatları benim tarafıma döndüğünde biraz yumuşadı sanki.
"Teşekkür ederim," dedi.
"Önemsiz."
Yapılan anonslar, gelip gidenler anlamsızlaşıyordu sizin için. Aklınız tek bir yerde olunca odaklanmak kolay oluyordu. Ama pek uzun sürmedi. Dışarı çıkan doktor hanım elinde bir tasmayla dışarı çıktı. Üzerindeki yazıyı sesli bir şekilde dikkat çekmek için okudu.
"Esther!"
Kimseden ses çıkmadı. Bayan bir kez daha tekrar etti, "Esther!"
Bu seslenişin ardından da ses çıkmayınca Barlas'la birbirimize baktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kavanoz Nohut Tanesi -Askıda-
Novela JuvenilEvi, onun saklanış kalkanı. Huzuru sadece uyuyarak yakalayan biri için diğer şeyler çok gereksizdir. Evin üst katı.. Sağdan ikinci kapı.. Krem ve toz pembe ile döşenmiş adeta huzuru yansıtan bir oda.. Çift kişilik bir yatak.. Pembe çiçekli olan açık...