BÖLÜMϟ14
Öyle çaresizdim ki, kendimi savunacak bir söz ya da bir hareket gösteremiyorum. ‘Hayır ben yapmadım’ desem de inanılmayacak kadar değersiz biriyim. Zaten bende şans da yok, onca kişi arasında neden bana iftira atıyorlardı? Beni defalarca yaralamak, defalar kırmak istemelerinin sebebi her defasında neydi?
Kulağımı her kapattığımda bağırmaları, haykırışa dönüyordu. Her tartışmayı, kavgaya çevirebilecek kadar da korkusuzlardı. Günlerce dışarı çıkmasam, herhalde yaşadığım ev bile bana karşı olurdu. En sonunda dayanamaz yıkılışı çöküntüye çevirirlerdi bunlar. Tuğlaları elleriyle ufalayacak gücü olmazdı elbette ki ama olağan gücüyle yere fırlatıp parçalara ayırmayı düşünecek kadar zekâya sahipti.
O bundan sonra ciddi anlamda beni yok etmeye çalışırken, ben de hayat ağacıma yapışacağım. Saplanan her okta yere düşeceğim bunu biliyorum ama hayat ağacımın benim tutunacak dallara sahip olacaktı. Testere seslerini duyar gibiyim, ağacımı kesme ihtimalini değerlendireceklerdi.
Ya da ben şu anlık kötü şeyler düşünmemeliyim. Sonuçta kötü şeyler düşünerek iyi olayların olmasını bekleyemezdim.
Kaygılıydım.
Müdürün odasında, gözetmen öğretmenin ve Karahan’ın iş birlik yapması benim kaçınılmaz sonumdu. Büyük bir endişe duyuyorum. Savunmamı yapamazsam disipline gidecektim. Beni ağır sözleriyle didikleyip, yanaklarımı kızartıp, dolmuş gözlerler odadan kovulmalarına dakikalar kalmıştı.
Öğretmen, “Kusura bakmayın müdür bey,” diyerek bizim geçmemiz için kaş göz yaparak eş zamanlı olarak da kafasını sallayarak odaya girmemiz için işaret verdi. Ellerimi önümde bağlayarak mahcup bir şekilde odanın içinde biraz daha ilerledim.
“Ne oldu Ayşe Hocam? Hayırdır ders saatinde buradasınız?” Neyse ki müdür sakin karşıladı bizi, ya da daha konuyu bilmediği için ses çıkarmıyordu.
“Müdür bey ben bu kız öğrenciyi kopya çekerken yakaladım,” diyen öğretmenin sözlerine karşı gözlerim şaşkınlıkla irileşti.
“Hayır hocam öyle bir şey olmadı,” dedim. “Ben kopya çekmedim! O kâğıtlar da bana ait değil.”
“Ne kâğıtları?” diye sordu müdür.
“Çantasının içinde bulduğum kâğıtlar müdür bey.”
“Evet, evet ben de gördüm. Şahitlik yapmak için buradayım zaten hocam,” diyerek Karahan lafa atladı.
Müdür, “Öyle mi küçük hanım?” dedi. Dalgınca ve umutsuzca etrafa bakınmaya başladım. Onları ikna etmenin bir yolu olsa dahi bunu kabullenmezlerdi.
“Müdür Bey bana inanmıyor musunuz? Kanıtlar ellerimdeyken nasıl da ona sorarsınız? Sonuçta bir suçlu, işlediği ayıbı örtmeye çalışır, anlıyorsunuz değil mi?”
Etrafta dönen olay o kadar şaşırtıcı bir hal alıyordu ki, şaşkınlığımı gizlemek için ellerimi ağzıma örtmem gerekecek. Simdi onlara kendi yükümü hafifletecek ne söylemeliydim?
Müdür koltukta öylece oturuyordu; cansız, solmuş elleri masanın üzerinde kavuşturmuş, gözlerini bana çevirmişti. Zihnim uçsuz bucaksız uçmaya davetiye göndermişti adeta. Aradığım yer, iyi ve güvenli bir yerdi. Orayı bulana kadar dilime kilit vurmaya karar verdim.
“Sırf öğretmensiniz diye size hemen inanacak değilim hoca hanım. Biliyoruz ki Esila’nın not ortalaması bu suçu askıya almaya değmeyecek kadar asılsız. Karahan seninle konuşacak pek bir şey kalmadı. Okulda ki dedikoduların kaynağını da çürütmeye baksan iyi edersin, yoksa aile ziyaretlerine başvuracağım,” dedi müdür. Müdürün beni koruması içimdeki mutluluk duygusunu dürttü. Tek başıma asla beceremeyeceğim şeyleri öğretmenin yüzüne söylerken, kimse doğru dürüst sesini çıkartamıyordu. Bulunduğu makamdan ziyade, konuştuklarının doğruluğu herkesi susturmaya yetmişti. Kimse tek bir söz bile söylemezken benim ağzımdan sadece, “Teşekkür ederim,”çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kavanoz Nohut Tanesi -Askıda-
Fiksi RemajaEvi, onun saklanış kalkanı. Huzuru sadece uyuyarak yakalayan biri için diğer şeyler çok gereksizdir. Evin üst katı.. Sağdan ikinci kapı.. Krem ve toz pembe ile döşenmiş adeta huzuru yansıtan bir oda.. Çift kişilik bir yatak.. Pembe çiçekli olan açık...