BÖLÜMϟ23
Karahan kafamı koparabilir, gözlerimi oyabilir hatta ve hatta beni yakıp kül bile edebilirdi öfkesiyle. Gözlerimi kırpmadan olayın şokunu atlamaya çalışırken her tarafımda bir uyuşukluk ve karıncalanma hissediyordum.
Kendime geldiğimde üzerinden doğrulmak için hamle yaptığımda saçımdaki el beni yere doğru çekti. Çığlık atarak az önce midemden çıkan şeye yüz üstü düştüm. Bu sırada Karahan çoktan kendini toparlamış ve arkama geçmişti. Eliyle biraz daha kafamdaki baskısını arıttırdı. Nefes almakta zorlanırken Karahan saçımla az önce kustuğum yeri temizliyordu.
Kulağımın dibinde, "Bunu ödeteceğim emin ol!" diyerek hırladı sessizce.
Koridordan gelen telaşlı ayak sesleri duymamla içimde bir umut doğdu ama Karahan'da bunu duymuş olacak ki hemen kusmuğa bulanmış, karışmış saçlarımı bırakarak dizlerinin üzerinde çöktü.
Doğrulmaya çalışırken son anda bir itmeyle sırt üstü yere düştüm. Arkasına aceleci bir bakış atarak dedemlerin geldiğinden emin olduktan sonra, "Hahaha! İlahi Esila. Nasıl da elin ayağın dolandı öyle. Gel de kaldırayım seni," diyerek samimilikten uzak bir gülümseme ile bana baktı.
Doğrularak bana uzattığı eline bir bakış atarken, kollarımın altında bir el hissettim. Barlas'ın beni kaldırmasına izin verdikten sonra hepsinden olabildiğince uzağa doğru minik adımlarla dedemin yanına gittim.
Dedem inanamamış gibi bir bana, bir Karahan'a bir de mutfağının haline bakıyordu. Ne diyeceğini kestirememişti sanırım, arada bir kekeleyerek olayın ne tür boyutta olduğunu hissettirmişti. "Bu mutfağın hali ne? Birbirinize cephe mi açtınız çocuklar? Öğk! Esila ölü köpekler gibi kokuyorsun?"
Daha sonra araya Meryem Hanım'ın hafif öfkeli sesi karıştı. "Neler oldu Karahan burada?"
"Esila servis yaparken başı döndü sonra ben koştum anneannecim. Tutayım da incinmesin diye. İşte daha sonra tam tutacakken Esila'nın eli pudinge geldi ayağımız kaydı düştük."
Meryem Hanım kaşlarını çatarak parmağı ile Barlas'ı gösterdi. "O niye öyle temiz?"
Barlas elleriyle kendini işaret etti. "Ben mi? Ben temizim çünkü.. Çünkü o sırada ben de ellerimi yıkıyordum."
Kolay kolay inanmayacak gibi gözüken Meryem Hanım' ın beni de sorgulaması en son isteyeceklerimden biriydi şuan.
"Dede ben bir odama çıkayım," diyerek olaydan sıyrılarak mutfağın dışına çıktım. Sırtımı duvara yaslayıp destek almak istiyordum. Ayağımdaki kirlenen yarım çorapları başparmağım ve işaret parmağımla çöpten bir şey çıkartıyormuş hissiyle ağzımı büzerek çıkardıktan sonra baktım. Kendimden olabildiğince uzakta tutarak merdivenleri çıktım.
Odamdan kendime temiz eşyalarımla beraber kendimi hemen duşa attım. Elimdekilere kirli sepetinin üzerine bırakıp suyun dolması için altına bir tane de kova koydum. Üzerimdekilerden kurtulup hemen tası yarısı dolmuş kovaya batırdım ve kafamdan aşağıya döktüm. Beklediğimin aksine buz gibi su, başımdan aşağıya tüm vücudumdan akarken bir çığlık attım ve elimdeki tası yere fırlattım. İnanamayarak elimi kovanın içine daldırdım ve buz gibi sudan elimi hemen çıkarttım.
Musluğun ayar kısmına baktım ama yok! Kırmızı rengin olduğu taraftaydı işte! Üzerime bornozumu geçirdim ve ısınmaya çalıştım. Tek bir seçenek geliyordu aklıma. Kombinin ayarlarıyla oynanmıştı. Bu da kuvvetli bir ihtimaldi. Bu halde kapıdan dışarı bir adım bile atamazdım. Dedemden yardım istemek için bir kez 'Dede!' diye bağırdım.
Ayak sesleri duyunca bornozumun yakasını hava girmesini engellemek için elimle sıkı sıkıya tuttum. "Dede geldin mi? Mutfaktan bir baksana kombiye, sıcak su akmıyor."
![](https://img.wattpad.com/cover/17935392-288-k741786.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kavanoz Nohut Tanesi -Askıda-
Teen FictionEvi, onun saklanış kalkanı. Huzuru sadece uyuyarak yakalayan biri için diğer şeyler çok gereksizdir. Evin üst katı.. Sağdan ikinci kapı.. Krem ve toz pembe ile döşenmiş adeta huzuru yansıtan bir oda.. Çift kişilik bir yatak.. Pembe çiçekli olan açık...