Rodos şaşkınlığıma aldırmadan araladığım kapıyı itip odaya girdi. Sağ eliyle sol omzumun sıkıyordu. Kandan rengi değişmiş gömleğinin tuttuğu omzu kesilmişti. Ağır aksak yürüyerek yanımdan geçip yatağın üzerine attı kendini hiçbir şey söylemeden. Aklıma gelen ilk şeyi yapıp dolaptan seçtiğim pamuklu bir elbiseyi alıp önüne oturdum. Feneri yere ayaklarımın dibine indirdim böylece yüzünü görmeden yarası için yardım edebilirdim. Yüzündeki ifade beni ürkütüyordu.
Ne olduğunu sorsam belli ki kötü şeyler duyacaktım.
"Bu ne sakinlik?"
Dediğini aldırmadan elini yaradan çektim. Yırtılan gömlekten açıkta kalan omzunda derin bir yara açılmıştı ama koluna inmiyordu. Elbisenin ucunu dişlerimin arasına koyup elimle boydan iki parçaya böldüm. Kumaşlardan birini kolunun altından geçirip üstte sıkıca bağladım. Böyle yapılması gerektiğinden emin değildim ama kanı durdururdu.
"Neden buraya geldin? Baksana şu haline."
Yüzünün yarısı gölgede kalmıştı.
"Aynı anda gidemezdik."
Soran gözlerle baktığımda nefes verip gözlerini kumaşa indirdi. "Babil sarayın şifacısında."
Gözlerim kocaman açıldı. Gece boyunca neden ortada olmadıkları şimdi anlaşılmıştı.
"Babil'e ne yaptın?"
Samimi olmayan bir sırıtışla karşılık verdi sadece. Koluna sardığım kumaş kanı ile ıslanmıştı. Yeni bağlamama rağmen hızlıca düğümü çözüp diğer parçayı bastırdım koluna. Ne zamandır böyle kanadığını merak ediyordum. Kanın pas kokusu, kolunun dibindeki burnuma doluyordu. Cevap vermeyince başımı kaldırıp yüzüne baktım. Ufak morluklar vardı alnında. Biraz geri çekilip kambur oturuşumu düzelttim.
"Söyle ne oldu?" Sesim beklediğim kadar asabi çıkmıyordu. Sebebi hem yorgunluğum hem korkumdu. Elim istemsizce omzundaki yarayı sıkınca kaşları çatıldı.
"Sen oyunu bozmuyorken şansımı denemek istedim."
"Nesi var, iyi mi?" Kumaşı çekip kesiğe baktım. Kan sızıntı şeklinde akmaya başlamıştı.
"Geberdi, hayata dönmesi için ayin yapıyor şifacı bunak." Omzuna baktı. "Bu böyle mi yapılır?" Oflayıp ellerimi itti. Hafifçe doğrulup kemerinden bir bıçak çıkardı. Gözleriyle yerdeki fenerin içinde duran mumu işaret etti. Kaldırıp ona doğrulttum.
"Yok bir şeyi, korkma." Bıçağın ucunu mumla ısıttı. Demirin mavi alevin içinde sakince dönüşünü izledim. Ne yapacağını anlamıştım. Bıçağı çekip soğutmak istemiyor gibi vakit kaybetmeden yaraya bastırdı. Derin bir nefes alınca kafasını kaldırmadan bana baktı. Filmlerde de bunu yaparlarken benim canımmış gibi acısını duyardım. O kadar savaş, yara sahnesi yazmama rağmen bu yöntemle tedaviyi hiç yazmamıştım. Rodos benim öğretmediğim şeylerden de haberdardı, elbette.
Aklıma Babil'le konuşurken yanına gelip kulağına bir şeyler söyleyen adam geldi. Babil'in hızlı adımlarla saraydan çıkışını hatırladım.
"Sen başlattın." dedim onay bekleyerek. "Neden yaptın?" Siyah gözlerinin içinde mumun alevi titriyordu.
Sinirli görünmüyordu, belki kaybettiği o kadar kandan çok bitkindi.
"Şansımı denemek istedim, sen yazarken bunu yapamıyorum."
Bıçağı tekrar mumda ısıttı. Aynı yere yapıştırırken sıktığı dişlerinin arasından homurdandı. "Sen yazarken bana fırsat vermiyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRAL KELEBEĞİ
General FictionBir kitap yazdığını düşün. İçindeki krallık; entrikası bol, kardeşlerin bile birbirine düşman olduğu, taht için birbirleriyle mücadele ettikleri bambaşka bir evrende. Her kitapta olduğu gibi bunda da bir baş karakter var elbette. Günü geldiğinde tah...