"Bu saçmalık! İki aptal ihtiyarın arasını düzeltmek için bu oyuna alet olmayacağım."
Hermione ve Tom çoktan Godric'in kalesinden ayrılıp Slytherin'in arazisine cisimlenmişlerdi. Godric'in onlardan istediği şeyden dolayı Tom öfkeden köpürürken Hermione araya girdi, "Evet saçmalık. Kocaman bir saçmalık. Fakat bizimle oynadıkları bu oyunun üstesinden gelirsek bir taşla iki kuş vuracağız. Bizden istedikleri şey ne bilgi ne büyü gücü. Sadece kurnazlık! Nice bilge büyücülerde mantığın m'si yoktur. Buna değip değmeyeceğimizi görmek istiyorlar."
Tom'un öfkeli solukları yavaşladı. Yine de tek kelime etmedi. Sonra yavaşça başını salladı. "Pekala... Haklı olabilirsin." dedi bulundukları tepedeki çimenlikte bir kayanın üzerine otururken.
Hermione elini onun koluna koydu sakinleştirmek istercesine. "Şimdi sakince düşünelim, ne yapabiliriz."
"Salazar onu asla davet etmeyecektir."
Genç cadı onaylayarak başını salladı. "Bu doğru. En az senin kadar inatçı." dedi bıyık altından gülerek. "Ama eminim onun dahi reddedemeyeceği şeyler olmalı... ya da kişiler."
Hermione'nin cümlesinin bitmesiyle Tom, birden aklına bir şey gelmişçesine kaşlarını çattı, "Peki... Slytherin'in kendisi değil de... Bir başkası davet etse? Demek istediğim, biri Godric'i Slytherin'in evine davet etse ve Slytherin buna itiraz edemese?"
"Yoksa Helga'dan mı söz ediyorsun?"
Tom hayır anlamında başını iki yana salladı. "Yo, Helga değil. Helga ve Salazar'ın ilişkisini iyi bilirim. Salazar onu asla kırmaz ama bazen ağız dalaşına tutuşan iki kardeş gibi olurlar. Helga'ya ateş püskürmekten imtina etmez."
"O zaman?"
Tom çenesini kaşırken uzaklara bakan mavi gözleri yavaş yavaş Hermione'ninkileri buldu.
"Rowena Ravenclaw'a ne dersin?"
-------------------------------------------------------------------------------------
Hermione ve Tom, yokuş aşağı inerlerken Hermione ayağının taşa takılması ile suratını buruşturdu. "Ravenclaw'un burada yaşadığına inanamıyorum."
Genç büyücünün yanıtı gecikmedi, "Emin ol, ben de."
Ravenclaw en yakın medeniyetten oldukça uzak, arasından kıvrıla kıvrıla ırmakların geçtiği, ulaşımın ve hatta cisimlenmenin bile hayli zor olduğu bir kanyonun inişindeki açık bir arazide yaşıyordu. Yer-yön konusunda Gri Leydi yardımlarını esirgememişti.
Rowena'yı ikna etmek için gerekli olan şeyin Diadem olduğuna karar verip 1000 küsür yıl sonra yapmış olacakları gibi onu Arnavutluk'taki ormandan almışlardı. Neyse ki hazırlıklı sayılırlardı bunu daha önce bir kere deneyimledikleri için. Koruma lanetlerini aşmışlardı ve şimdi Hermione'nin küçük fakat içi dışından daha büyük olan büyüyle genişletilmiş çantasının derinliklerinde huzurla duruyordu.
"Peki bu diademi eninde sonunda ormandaki o kovuğa geri götürmemiz gerektiğini biliyorsun değil mi?"
"Eh, evet. Sonuçta 1000 yıl sonra onu tekrar Helena'nın koyduğu yerden alacağız. Bu da neredeyse 1000 yılımız var demek. Eminim bol bol düşünmeye ayıracak zamanımız olur ömrümüzün sonuna kadar."
Hermione kıkırdamadan edemedi ve kanyona doğru yürümeyi sürdürdüler.
Rowena Ravenclaw, kızı Helena Ravenclaw'un Kanlı Baron tarafından katledilmesinin ardından inzivaya çekilmişti tüm yetkilerini sevgili dostu Helga'ya bırakarak. Üzerinden seneler geçmiş olmasına karşın halen terk etmemişti bu inziva evini. Burası ne Slytherin'inki kadar şatafatlı ne de Gryffindor'unki kadar heybetliydi. Daha mütevazı, iki katlı ama oldukça geniş bir yerdi.
Ahşap oymadan devasa kapıya doğru temkinli adımlarla yürüdüler. Rowena'nın ne tepki vereceğinden emin değillerdi ve vakitleri daralıyordu.
Hermione derin bir soluk aldı ve kapıyı çaldı.
Bir süre sessizlik hakim oldu ortama. Sadece esen rüzgar ve bir kartalın kanat çırpışı duyuldu. Başlarını çevirip baktıklarında aynı kartal güneşin önünden geçip bulutların arasından süzülerek ağır ağır alçalmaya başladı. Hermione tepedeki yırtıcı kuşa daha rahat bakabilmek için elini gözlerine siper ederken Tom onun elini tuttu. "Bu bir animagus..." diye fısıldadı.
"Nereden anladın?" dedi Hermione ancak sorusuna cevap bulamadan kartal kanatlarını çırparak evin çatısına kondu. Delici bakışlarıyla onları seyretti bir süre. Ardınan atik bir hamleyle zıplayarak kanat çırparak yere kondu. Genç cadı temkinle asasını kavradı. Ancak tehlike hissetmiyordu. Sadece alışkanlıkla tutuyordu asasını.
Yere konan kartal bir anda biçim değiştirerek yükseldi, insan şekline erişti. Safir mavisi bir elbise giyen, kuzguni kara saçlara sahip, masmavi gözlü bir kadın vakur bir edayla onları izledi.
"Neden burada olduğunuzu açıklamak için sağlam bir nedeniniz olsa iyi olur."
Tom öne bir adım attı, " Profesör Ravenclaw, ismim Tom Marvolo. Size ait olan bir şeyi getirdik."
Hermione çantasındaki diademi nazikçe çıkardı ve Ravenclaw'un adeta tenine batan bakışlarına katlanmaya çalışarak yaşlı kadına uzattı. Kadın duygularını bastırmaya çabalıyordu ancak Hermione onun bu diademden etkilendiğini anlamıştı.
"Bunu nereden buldunuz?" Rowena öne uzanıp diademi aldı. Gözlerinin dolduğuna yemin edebilirlerdi.
Hermione yutkundu, "Bunu anlatmadan önce... Bizimle bir fincan çay içerseniz her şeye yanıt bulacaksınız. Bize bir saat ayırabilir misiniz?"
Rowena ona şüpheyle baktı. Ancak sonrasında yavaşça başını salladı. "İsmin ne genç hanım?"
"Hermione Granger, efendim."
"Pekala Hermione Granger, sen akıllı bir kıza benziyorsun. Gereksiz biçimde dramatik arkadaşını da kap ve beni takip edin."
Rowena Ravenclaw kendi kendine söylenirken Hermione aradan bir cümle seçebildi,
"Salazar da hep böyle drama kraliçesiydi..."
-EPİLOG 1.4 SONU-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tomione - Işıltı ve İhtiras
Fanfiction---WATTYS 2020 KAZANANI--- Hermione Granger, Karanlık Lord'u öldürme amacıyla geçmişe gider. Fakat kendini Hogwarts'tan mezun, 23 yaşında Borgin&Burkes'te çalışmakta olan Tom Riddle'ın zamanında bulur. Güce giden yolda yükselme mücadelesindeki h...