8. Bölüm: Malikanede Bir Gece

5.9K 486 177
                                    

Malfoy malikanesi...devasaydı. Evet, Hepzibah'ın evi de kocamandı ancak Malfoylarınki kadar muazzam bir bahçesi ve korusu yoktu. Renkli tüyleriyle tavus kuşları yemyeşil bahçenin ortasındaki çeşmenin etrafında gezerken Hermione şaşkınlığını ve hayranlığını belli etmemeye çalıştı. Ayrıca... buraya son geldiğinde.. Kolundaki yara sızlamaya başladı.

Bulanık...

Bellatrix'in elindeki kan akan hançerin zevkiyle çarpılmış suratı bir an gözlerinin önüne geldiğinde tüyleri diken diken oldu. Ürperdi.

"Hey?" diye seslendi Melissa Greengrass. "İyi misin?" Hermione onun sesiyle kendine geldi. "Ah evet affeder-" bir anda Melissa asasını ona doğrultmuş biçimde büyülü sözler söylemeye başlamıştı. Hermione'nin gözleri dehşetle büyüdü ve hızla asasını çıkarıp PROTEGO diye bağırmaya hazırlanıyordu ki bir anda etrafını bir sıcaklık sardı. "N-ne?"

"Ah, titriyordun ve üşüdüğünü düşünüp bir ısıtma büyüsü uyguladım ceketine. Sorun olmadı ya?" dedi şaşkınlıkla Melissa. Hermione birilerinin ona karşı asa çekmesine hastalıklı bir biçimde fazla alışkındı. Ancak Melissa Greengrass'ın yaptığı tek şey yardım etmekti. Parkinson'ı bilemezdi ama Melissa gerçekten iyi birine benziyordu.

"Ben...dalmışım özür dilerim. Teşekkürler." dedi gülümseyerek.

Abraxas'ın komple kendine ait bir katı vardı malikanede. Bu katta dev şömineler ve oldukça rahat koltuklar ayrıca içki servisi yapan bir ev cini vardı. Muhtemelen bu Dobby değildi. Dobby çok daha gençti. Ah, Dobby... Ama şimdi duygusal olmanın sırası değildi! Tom Riddle ile konuşmalıydı.

Herkes hoşuna giden bir yere kurulduktan sonra Abraxas herkese ne istediğini sordu. Ama bunu sormasının sebebi ev cininin dinlemesi içindi.

"Ben frenküzümlü şarap alayım." dedi Parkinson kulak cırmalayan sesiyle.

"Ben de aynısından istiyorum." dedi Avery. Sonra Dolohov "Meşede bekletilmiş şekerli içki." istediğini söyledi. Melissa Porto şarabı, Lestrange ise Ateşviskisi istedi. Tom Riddle ve Abraxas da ona katılarak Ateşviskisi istediler. Abraxas ilgi dolu bir biçimde Hermione'ye döndü, "Sen ne istersin Hermione?"

Hermione onun kendisine Miss olarak değil, ilk ismiyle hitap ettiğini fark etti. Memnuniyetle karşıladı bunu. "Ateşviskisinde siz beylere eşlik etmek isterim açıkçası." dedi.

Tom Riddle fiziken genç cadının en uzağındaki yerde oturmasına karşın bakışlarının diğerlerinden daha çok kendisi üzerinde gezindiğini hissediyordu. Tom Riddle onun kim olduğunu çözmeye çalışıyordu arkadaşlarının aksine. Bu safkan Slytherin arkadaş grubu için Hermione ağzı laf yapan, keyifli vakit geçirilebilecek yeni bir dost adayıydı. Ayrıca safkan-sempatizanı görüşleri onu cuk oturan bir aday yapıyordu aralarına kabul etmek için. Ancak Tom Riddle daha şüşpheciydi. Sadece birkaç hafta önce çıkagelmiş bu genç kadının geçmişini merak ediyordu. Ama en çok merak ettiği ise onun sahip olduğu büyü gücü ve bilgiydi.

Hermione bunu biliyordu. Çünkü ister istemez Tom Riddle ile beklediğinden...fazla benzediklerini idrak etmişti. İkisi için de bilgi güçtü. İkisi de zekiydi. Emindi ki şu an burada olmaktansa güzel bir kitap okumayı tercih ederdi Tom Marvolo Riddle...tıpkı Hermione gibi. Ama Tom çok tehlikeliydi bu da aşikardı. Artık Hermione Tom Riddle'ın daha fazla Hortkuluk yapmasını engelleyecek türden bir planı yürürlüğe koymalıydı ama nasıl? Ona yaklaşmaya çalışıyordu işte ama bunun dışında ne yapacaktı yaklaştıktan sonra? Öldürecek miydi? Yoksa henüz sadece iki tane olan Hortkuluklarının peşine mi düşecekti?

Evet.

Hortkulukların peşine düşmesi gerekiyordu ona yaklaşıp. Ancak Tom Riddle'ın hiç gerçek arkadaşı var mıydı? Bu Slytherin grubundakiler iyi insanlardı ama Tom Riddle'ı anlayamıyorlardı. Onlar keyif düşkünü bir grup komik ve samimi gençti. Hermione sırf Slytherinler ve gelecekte henüz yapmadıkları şeyler yapacaklar diye onlara kötü muamele edemezdi...bu Tom için de geçerliydi. O henüz Lord Voldemort değildi. Hermione onu anlayabileceğini biliyordu. Bu nedenle başını çevirip omzunun üzerinden Tom'a baktı. Ateşviski'sini çoktan almıştı. Gala'da hiçbir şey içmemesine karşın şimdi ateşviskisinden ufak bir yudum alırken gri gözleri Hermione'nin üzerinde geziniyordu. Genç cadı da onun bakışlarına aynı kararlılıkla karşılık verdi.

"Buyrun, Miss Smith." dedi Abraxas viski bardağında bir kadeh ateşviskisini takdim ederken. Hermione bakışlarını Riddle'dan koparıp genç Malfoy varisine döndü, "Hiçbirinizin bana Hermione olarak hitap etmesinde sakınca görmüyorum." dedi onun elinden kadehi alırken gülümseyerek.

"Peki anlat bakalım, Hermione. Amerika'da büyücülük nasıl?" diye sordu merakla Dolohov.

Oğluyla neredeyse birebir benziyorlar, diye düşündü ister istemez Antonin Dolohov'un babası olan genç adama baktığında.

"New York'ta cadı ve büyücü sayımız çok fazla. Muhtemelen Amerika'daki en fazla sayı. Ancak No-Maj'lar için gelişmekte olan bir sanayi şehri."

"No-Maj?" diye sordu Melissa.

"Sihir yapamayan insanlar demek. Burada siz ne diyordunuz? Nugget mı?"

Herkes kıkırdadı. Hermione ortamı güzel gevşetmişti. Kendini tebrik etti.

"Muggle." dedi Tom ve herkes dönüp ona baktı. Şöminenin alevüzüne çarparken gözlerinde ateşin kızıl rengi görünüyordu. "Lütfen devam edin, Miss Smith." dedi sonra nazikçe.

Sonra onlara Riddle'a anlattığı Ilvermorny'nin seçme seremonisini ve kendi binasını anlattı. Ardından annesinin ölümünü ve bu sebeple Londra'ya geldiğini. Yüzünde sürekli alaycı ve küçümseyici bir ifade olan Parkinson ise tek kelime etmemişti fakat frenküzümü şarabını höpürdetirken çakırkeyiflikten olacak bir soru yöneltti.

"Neden teyzenle yaşıyorsun?"

Hermione bunu beklemiyor değildi. Ancak Parkinson, torunu olan Pansy'ye çok benziyordu ve Hermione Smith değil Hermione Granger'ın tepesi atmaya başlıyordu.

"Annem öldü." dedi kuru bir sesle. Melissa, Lestrange ve Dolohov patavatsızlığını onaylamayarak Parkinson'a bakarken aptal kız devem etti.

"Baban yok mu? Yoksa o bir...Bulanık mıydı?"

İşte bu noktada...Hermione Granger geri dönmüştü. Ailesinin hafızasından kendisini silip öteki kıtaya göndermişti! Sevdiklerini kaybetmişti! Hatta yaşadığı hayatı bile kaybetmişti geçmişe dönerek!

Hermione gözlerinden alev çıkararak ona döndü ve asasını çıkarıp ona doğrulttu. "Sakın bana karşı Bulanık deme!"

"Hey hey hey! Lütfen kızlar sakin olun! Vivian sen de patavatsızlığı bırak lütfen. Hermione bizim misafirimiz. Ayrıca kendisinin Helga Hufflepuff'ın soyundan gelen Smith ailesinin mensubu olduğunu biliyoruz. Babası bir muggle olsa ne yazar?"dedi Abraxas, Vivian Parkinson'a onaylamayan bir bakış atarak.

Vivian suratını ekşiterek arkasını dönerken Hermione asasını geri çantasına koydu. Tam bu esnada raflardaki cam vazolardan bir tanesi tuzla buz olarak patladı.

Nasıl?!

O kadar öfkelenmişti ki asasız büyüye sebebiyet vermişti. Tom Riddle el çabukluğuyla, "Reparo" dedikten sonra dönüp Hermione'ye baktı. "Birileri fazla kontrolsüz anlaşılan." Hermione bunu işittiği an utanarak elleriyle yüzünü kapattı. Tom ise donuk bir biçimde ona bakıyordu. Az sonra Abraxas onun koluna girdi, "İzin ver Miss Smith'i hava alamaya çıkarayım " dedi konuklarına.

Herkes başını salladı. Desmond ve Melissa, Vivian'a patavatsızlığı hakkında bir şeyler söylerken koluna girmiş bir Abraxas Hermione'yi bahçeye çıkarıyordu. Hermione o an koluna girenin kim olduğunu umursamadan yüzünü onun omzuna gömdü ve bahçeye çıktıklarında kirpiklerinin arasından bir damla yaş süzüldü.

Tomione - Işıltı ve İhtirasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin