İyi okumalar!!
*********************
Işık...
Hermione gözlerini kırpıştırarak araladığında bir ağacın gölgesine uzanmış haldeydi. Ağacın dalları arasından süzülen gün ışığı huzmeleri direkt gözüne giriyordu. Sıcağın ve ışığın verdiği rahatsızlıkla ayağa kalktı. Ancak tertemiz biçilmiş Smith malikanesinin bahçesinin çimenlerini değil, uzun yabani otları eziyordu ayakkabıları. Başına giren zonklama yüzünden elini alnına götürdü. Şakaklarına bastırarak kısa bir masaj yaptıktan sonra en son olanları anımsamaya çalıştı.
Tom!
Birlikte zamanda sıçrayamadan hemen önce gelen Affedilmez Lanetin Hermione'yi vurmaması için o an yapabileceği yegane şeyi yapmış ve genç kadını kendinden uzağa itmişti. Ve işte şimdi... buradaydı. Hermione 800 yıl gerideydi ve Tom yoktu...
O...ö-ölmüş olabilir miydi? Göğsünden çıkan alevler yaktı kavurdu yüreğini. Genç cadı gözleri dolarken zar zor yutkundu. Ancak bu çabası yetersizdi. Histerik hıçkırıklar eşliğinde ağlamaya başladı. Olduğu yere geri oturdu ve dizlerini göğsüne çekerek bedeni ağlamanın etkisiyle sarsılırken göz pınarları kuruyuncaya kadar ağladı. Orada kaç dakika, kaç saat geçirdiğini umursamadı bile. Çayırın üzerine dağılmış haldeki yadigarları umursamadı. Sadece ağladı...
Ama... Tom olsa kendisini toparlamasını söylerdi. Hermione Granger sürekli başkalarının yardımına muhtaç bir zavallı değildi. İçinden Aguamenti, diye geçirerek asasının ucundan çıkan suyla yüzünü yıkadı ve ayağa kalktı. Çayırın etrafına dağılmış kılıcı, diademi ve kupayı çantasına attı. Ancak hala boynunda duran Slytherin yadigarını avcunda sımsıkı tuttu. Sanki madalyonu ne kadar sıkı tutarsa Tom'a o kadar yakın hissedebilirmişçesine. Artık madayonun işlemeleri avcuna batmaya başladığında yumruğunu gevşetip elini indirdi. Asasını kaptı ve uzakta gördüğü kasabaya ne kadar sürede varabileceğini hesapladı. Ardından üzerini değişip kendisi -ve Tom için- yanında getirdiği ve kıyafetlerini saran pelerini omuzlarına geçirdi. Hangi zamana gelmiş olursa olsun böylece şüphe çekmeyecekti.
* * * * * * * * * * *
Hermione çayırı aştıktan sonra bir saate yakın bir süre yürüyüp yavaşça kararan havaya rağmen gün batmadan kasabaya ulaşmıştı. Tam anlamıyla tarih derslerindeki gibi bir basit bir İngiliz kasabasıydı burası. Ama her şey kitaplardaki gibi olmuyordu.
Pelerininin kukuletasını başına geçirdi kasabaya girerken. Londra'nın merkezinin yakınlarında olmalıydı eğer sıçrama yapmadan önceki ve yaptıktan sonraki noktalar aynı ise bir saat önce uyandığı çayırlık bir zamanlar Smith malikanesinin olduğu...daha doğrusu olacağı yerdi.
Hermione kasabaya girdiğinde hana benzeyen Eriyen Kazan adlı tavernaya girdi. Gerçekten de bir handı burası. Kukuletasını çıkarmadan usulca köşedeki boş masalardan birine çöktü. Hemen çantasından birer defter ve kalem çıkardı. Yazmak, düşünmesine ve yeni bir plan oluşturmasına yardım edebilirdi.
İlk seçenek pelerini tekrar takıp geleceğe gitmekti. Ancak bundan daha mantıklı seçenekler olmalıydı. Mesela...
Hogwarts'a ulaşmak.
Ama önce tam olarak hangi zamanda olduğunu öğrenmeliydi. Bu esnada kısa boylu, tombul, sarı saçlı ve çilli genç bir kız yanına yaklaştı. "İyi akşamlar, hanımım. Size nasıl hizmet edebilirim?" dedi güleç bir ifadeyle.
Hermione'nin hiç iştahı yoktu ancak buraya oturması için bir sebep yaratması adına o zamanlar su niyetine içilen biralardan ve bir de çorba söyledi. Ardından genç kız tam dönüp gidecekken onu durdurdu, "A-affedersin. Şu anki Normandiya Dükü kim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tomione - Işıltı ve İhtiras
Fanfiction---WATTYS 2020 KAZANANI--- Hermione Granger, Karanlık Lord'u öldürme amacıyla geçmişe gider. Fakat kendini Hogwarts'tan mezun, 23 yaşında Borgin&Burkes'te çalışmakta olan Tom Riddle'ın zamanında bulur. Güce giden yolda yükselme mücadelesindeki h...