•1•

829 20 16
                                    

Kitap benim kurgum değildir. Sadece uyarladım.

Tam olarak kaç bölüm bilmiyorum ama günde 5 bölüm atacağım. Eğer istek olursa 6,7 bölümde olur.

****
********
*************

Önsöz

Dünyanın öbür ucunda tek başıma oturmuş, annem olabilecek bir deniz kaplumbağasıyla konuşuyorum. Sevdiğim çocuk, sevdiği kızla birlikte ve sevdiği kız ben olmayabilirim. Daha önce çılgınlığın yarı yolundaysam şimdi ona vardım. Sırılsıklam yıkıntıların üzerinde ateş karıncaları yüzüyor, minik iblisleri andıran yılanlar kumsal boyunca ilerliyor. Onların yolundan çekilemeyecek kadar terliyim.

Safir rengi deniz, kahverengi, yoğun köpüklere dönüşürken, kızgın güneşte gözümü kırpıştırarak kaplumbağayı izliyorum. Kulaklarıma güvenmiyorum ama yemin ederim, gittikçe kabaran dalgalarda hayal meyal çığlıklar duyuyorum. Bir çeşit uçan kertenkele ensemin orada vızıldıyor. Onu kovuyorum ama geç kaldığımın farkındayım. Şimdi ısırdığı yer balon gibi şişecek. Bunu düşünmek yerine gülümsemesi aklıma geliyor. Kollarından fırlayan damarları, gözlerinde o esrarengiz bakışla adımı söylemesi.

Onu ne kadar bekleyeceğim?

Başım dönüyor. Tropik sıcak, nemli hava ve her şey yüzünden. Deniz kaplumbağası gözlerimin içine bakınca kendi sesimle irkiliyorum.

“Şimdi ne yapacağım?”

•1•

Dört hafta önce

KÂBUS

Hep aynı rüya. Ama onun değil, benim uçağım. Denize doğru döne döne düşüyor. Tıpkı kumsaldaki korkunç hız treni gibi. Ama daha kötüsü, çünkü bunun sonunda seni bekleyen bir pamuk şeker yok. Sadece kulakları sağır edici gürültü ve yosunlar. Dondurucu su ve giderek yaklaşan ölüm. Derinlere iniyorum, aşağı, daha aşağı ve bedenim okyanusun dibine değiyor. Gözlerim açık ama göremiyorum. Zifiri karanlıkta boğulurken sessiz çığlıklar atıyorum. Ta ki biri beni sarsarak uyandırana dek.

“Sakura, beni duyabiliyor musun? Uyan!”

Uykumdan fırlayıp babamın koluna yapıştım. “Bağırdım mı?”

Gözlüğünün ardındaki gözleri endişeyle dolu, kafasını salladı. “Sadece kötü bir rüyaydı. Geçti,” dedi kolumu okşayarak. “Giyinince aşağı gel. Sana bir sürprizim var.”

On beşinci doğum günüm ve hâlâ buz gibi terlerle uyanıyordum.

“Hemen geliyorum,” dedim.

Eşofman altımı çekip pembe saçlarımı atkuyruğu yaptım. Sandalyenin arkasında sallanan sütyenimi alıp ince askılı atletimin içine giydim ve merdivenlerden inmeye başladım. Babamın yıllarca önce tamir edeceğine söz verdiği son basamağa gelince parmak uçlarımı çiziklerle dolu tırabzana koyup dikkatimi topladım.

Mutfağa girdiğimde tanıdık bir ses gürlüyor. “Veee Sakuraaaa geliyor!”

Harry Potterda Hagrid’i kızıl saçla hayal edin. Şimdi ona bir doktor kimliğiyle, solmuş Hawaii kıyafetleri ekleyin. İşte, size babamın en yakın arkadaşı, Koca Doktor Tom.

Vaftiz babam bana sıkıca sarılırken kıkırdamalarım inlemeye dönüştü.

“Dur. Lütfen. Nefes. Alamıyorum.”

OKYANUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin