9. GÜN
GÜVEN
Medan’dan aktarma yaptık ve yeni uçağımızdaki tek yabancı yolcu ben değildim.İçerisi sağlık görevlileri, mühendisler, müteahhitler ve dünyanın dört bir yanından gelen gönüllülerle doluydu. Değişik diller birbirine karışıyordu.
Çantamı önümdeki koltuğun altına iterken Sasuke diğer taraftaki AvustralyalIlarla sohbete başladı. “Biz Dünya Tıp Birliği’ndeniz,” dedi küt saçlı kadın. “Tsunamiden sonra gönüllü olduk. Bu Aceh’e ikinci gidişimiz.” Yanında yakışıklı bir adam vardı. Hani şu kaslı ve sert tiplerden. Yanağındaki yara iziyle muzip gülümsemesi onu daha da çekici kılıyordu. Bana Indiana Jones’u hatırlatmıştı. Annem kaybolmadan önce babam da böyleydi.
“Sakura'nın babası da doktor,” dedi Sasuke beni göstererek.
“Sahi mi? Arka tarafta mı oturuyor?” Kadının kahverengi anvelop eteğiyle beyaz, şık gömleğini süzdüm. Ciddi ve organize bir tipe benziyordu.
Yüzüm kızardı. “Aslında o burada.
Sasuke hemen atıldı. “İşlerini bitiremedi. Sakura'yla sonra buluşacaklar.” Bana bakıp kaşlarını kaldırdı. Aslında söylediği yalan sayılmazdı.
Kadın elini uzattı. “Ben, Amelia ve eşim, Mac. Seninle tanıştığımıza memnun oldum, Sakura.” Gözlerim kulağındaki yeşim taşı küpelere takılmıştı. Etrafa minik ışıltılar saçıyorlardı.
“Eee, Sasuke? Aceh’te kalmayı mı düşünüyorsun, dostum?” diye sordu Mac öne doğru eğilerek.
“Öyle umuyorum.”
Amelia gülümseyerek bana baktı. Belli ki kafasında soru işaretleri belirmişti. “İkiniz yalnız mı yolculuk ediyorsunuz?”
“Yalnız değiliz,” dedi Sasuke kendinden emin bir tavırla. “Birbirimizleyiz.”
Amelia’nın kahverengi gözleri hayretle açıldı ama başka bir soru sormasına fırsat kalmadan, aramıza uçuş görevlisiyle üzeri içeceklerle dolu arabası girdi. Ben Sprite istedim, Sasuke kola.
“Teşekkürler,” dedik. Arkama yaslanıp keyifle buz gibi Sprite’ımı yudumlamaya başladım. Artık tuzak sorulara cevap vermemeye kararlıydım.
Doktorlar Sasuke'yle sohbete devam ederken ben gözlerimi kapayıp uyumaya çalıştım.
Sasuke konuşurken parmaklarını tepsiye vurarak tempo tutuyordu. “Arkadaşlarımın ailesiyle tanışınca geleneklerimizi daha iyi öğreneceksin. Babanın sana verdiği el kitabını okudun mu?”
“Hayır,” dedim esneyerek. “Neden?”
Sasuke tempo tutmayı bıraktı. “Pekâlâ. Sen daha bir aile evi görmedin. Çay hakkında söylediklerimi hatırlıyor musun?” Kafamı salladım.
“Biliyorsun, arkadaşlarımın ailesinin yanında kalacağız. Onun için bir sürü formalite olacak. Bizi yere oturtup çay ikram edecekler. Sana bir sürü soru soracaklar. Dilinizi biraz biliyorlar. Önceden sana birkaç ipucu vereyim de yabancılık çekme. Çay teklif ettiklerinde evet demeden önce bunu ikinci kez sormalarını bekle. Yoksa susuzluktan öldüğünü düşünürler ve fincanını hiç boş bırakmazlar. Yemek için de...”
“İki kere teklif etmelerini bekleyeceğim.”
“Aferin,” dedi Sasuke göz kırparak. “Yoksa...”
Parmağımı havaya kaldırdım. “Açlıktan öldüğümü düşünüp beni patlayana kadar beslerler.”
“Çok zekisin.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKYANUS
Teen FictionKitap benim kurgum değildir. Sadece uyarladım. SasuSaku kitabıdır.