Düş İçeri, Gerçek Dışarı

583 7 0
                                    

Sayfanın arkası yine açıklamayla doldurulmuştu. 

Bir insan, yazdığı şiiri açıklama ihtiyacını niçin duyardı?

Birlikte yaşadığı insanlar kendini anlamıyorlar mıydı?

Çok mu akıllıydı?

Ya da diğerleri çok mu aptal?

Temelinde yatan nedeni az çok tahmin edebiliyordum fakat o, bu açıklamaları yazarken benim için yazdığından bihaberdi muhakkak. Kendi gibi detaylara dikkat eden birinden benim gibi bir çocuk çıkacağını tahmin edemeden açıklamıştı tüm duygularının mantıksal matematiğini. Kendime şiddetle kızıyorum şimdi, nasıl olurda bu şiiri ilk okuduğumda arka sayfasında yazılanları okumayı akıl edemedim. Bu şiirlerin altında bir mana yatabileceğine akıl erdiremediğim  için delice öfkelendim kendime. Yine Edin'in bir şeyleri gözüme soka soka işaret etmesinin eksikliğiyle utanç içindeyim. Halbuki beni doğuran kadın ne kadar objektif ve korkusuzca ifade edivermiş hislerini...

Cesurca ve amansız!

Yazdığı şiirde YILAN diye hitap ettiği kişiyi, ister istemez gözlerimin içine soka soka:

"Yalanını yaşar herkes, doğar kocaman bir yalanın ortasına. Önceleri herşeyi halledebileceğine olan inancı insanı şiirsel bir yaratığa dönüştürür. Herkes ama herkes, hayatını toz bulutu olarak geçirdiği döneminde tüm dünyayı değişterebilecek kadar kuvvetli olduğuna inanır fakat ciddi anlamda yanılır. Şu dünyada varolmuş ve yanılmamış tek bir insan yoktur! Eğer böyle bir olasılık olsaydı o yanılmayan kişi benim babam olurdu zira kendini yeteri kadar tanıyamamış olsamda mükemmel bir insanın tanımıydı.

Peki sonra ne oldu? Haince, kalleşçe ve sessizce yaşam hakkını elinden aldılar. Hiçbir neden yokken ve tam anlamıyla masumken. Onu zalimce arkasından vuran, bu dünyadan iyi bir insanı söküp aldı benden de yaşama sebebimi. Dünyanın hangi nimeti ondan arta kalan boşluğu doldurabilir? Hangi insanın sevgisi onun sevgisinin eksiliğini unutturabilir? İçimde, yokluğunun ilk dakikaklarından bu yana hissetiğim yalnızca çaresizlik, sessiz bir kimsesizlik! Ona bunu yapmaya cesaret eden YILAN, hem koynundaydı, hem de kalbinde! Ne yazık ki benim cesur, asil ve vakur babam bu gerçeği yaşamını tarumar etmesin diye sürekli öteledi, sürekli gizledi. Kimbilir belki de tüm bu çirkinliklerin farkındalığından bile bile bu ölüm oyununa "evet" dedi.

İnsan aldanır!

İnsan, yalnızlığından sürekli olarak aldanmaya müsaittir. Çaresizliktir nitekim bunun sebebi. Rengarenk başlayan herşeyi siyaha döndürebilecek kadar kabiliyetsiz, direkt olarak bu kabileyetsizliğinin marifeti ile de biçaredir. 

Benim o haşmeti etrafına sığmayan, iyiliğiyle herkesi büyüleyen biricik babamda tüm yaşanmışlıkların sonunda sadece bir biçare olarak terketti beni. Önce dirhem dirhem zehirlendi, sonra sanki birileri imzasını atmak ister gibi tek bir kurşunun acımasız sızısıyla elveda dedi. Beraber yaşayacağımız herşeye, yüzünde kısa ve kesik bir gülümsemeyle veda etti. Onun için ne kadar önemliydi bilinmez lakin benim hayatımın en güzel günleri kendinle beraber toprağa gömüldü, yok olup gitti.

Varolmadan yok oldu! Ne kadar tahammülsüz bir sızı bıraktığından haberi olmadan çekip etti, hayatımdan, hayallerimden, geçmişimden ve en hazini de geleceğimden. Açtığı derin boşluğun üstüne ne koymaya kalksam yerinden kalkamayacak kadar eğriti ve hassas olacak, kısa bir zaman sonra ellerimin arasından kayıp gidecekti.

Ben bu yıkıntının üzerine hiçbir şey yerleştiremeyecek kadar biçareyim şimdi. Yaşayarak gördüklerimle kalabilseydim keşke. Sonradan duyduğum herşey tüm hayatımı şekillendirme çabasında.

NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin