Is It Too Late?

9 5 7
                                    

Hunji'nin Bakış Açısı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hunji'nin Bakış Açısı

Asansörün kapıları dramatik bir yavaşlıkta açıldı.

Ya da bana öyle geliyordu çünkü bana verlen ilaçların dozajı günden güne artıyordu ve nasıl adım atacağımı unuttuğum günler oluyordu.

Bahçeye adımımı attığımda yer ayaklarımın altından kayar gibi olmuştu. Gardiyanın koluna sıkıca tutundum. Göz ucuyla bana bakmıştı,

"Geri dönmek ister misin?" diye sordu Jungkook dişlerinin arasından.

Kelimeler için fazla yorgundum. Kafamı iki yana sallayıp reddettim. O odaya döneceğime bu bahçede ölmem daha iyi bir seçenekti.

Gözlerim bulanıklaşınca sertçe ovuşturdum. Yine tanıdıklarımdan kimse yoktu. Birilerini görmek, ve artık kaçmak için bir şeyler yapmak istiyordum ama sanki düşüncelerimi biliyorlarmış gibi bizi hiç bir araya getirmiyorlardı.

"Oturmak ister misin?"

Kafamı bu sefer aşağı yukarı salladım. Jungkook oturmama yardım ettikten sonra benden uzaklaşarak kenardaki ağacın gölgesine çekildi.

Ellerimi öne doğru uzattım. Parmaklarım güneş ışığıyla aydınlanıyordu ama hiçbir sıcaklık yoktu. Floresan lambaların altında gibiydim. Ya da gerçekten öyleydim.

Ellerimi dizlerime koyup başımı kaldırdım, sağa sola bakış attım. Seokjin günlerdir yoktu. Onu gördüğüm ilk fırsatta ne kadar çok sevdiğimi ve özlediğimi haykırmak istiyordum ama..gelmiyordu.

Belki de benden sıkılmıştı. Her gün uyuşturulmuş bir şekilde geziyordum, bana denen her şeyi yapıyor, kaçmak için bir adım atmıyordum. Seokjin bu yeni halimden nefret ediyor olmalıydı.

"Hunji?"

Kafamı halsizce kaldırdığımda karşımda Doktor Kim'i gördüm. Jongdae içten bir şekilde gülümserken yanımdaki boş yeri gösterdi,

"Biraz oturabilir miyim?"

Kafamı yavaşça salladım.

Tepkimin yavaşlığını gördüğünde yüzünün asılması dikkatimden kaçmamıştı. Aramızda oldukça boş bir yer bırakarak oturdu. Bahçeyi süzdükten sonra bakışlarını bana çevirdi,

"Nasıl gidiyor?"

Omuz silktim, öyle ya da böyle gidiyordu işte.

"Hasta mısın yoksa küs müyüz?" diye sordu gülümseyerek.

Güldüm. Birbirine yapışan dudaklarımı ayırabilmek için hafifçe ıslattım, "Ben.." Boğazımı temizleyip yeniden konuşmaya çalıştım, "Biraz halsizim, o kadar."

Hasta önlüğümün kolunu yukarı çekip kolumdaki iğne izlerini gösterdim. Serumların verildiği noktalar mor renkten yeşile doğru değişmeye başlamışlardı.

victory «book 2»Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin