Ben bir avuç buluttum gökyüzüm sendin
Belki güneş açsaydın gök gülümserdiGüneşler söndü bak kaldı bu rаkаmlаr
Beni yalnızlar anlar seni yalnız bırаkаnlаrSahabe ft. Aydilge – Sen Beni Unutursun
"İnanın bana sizi ne düşündüğünüz benim hiç umrumda değil." demiş Dostoyevski.
Öyleydi gerçekten de. İnsanların ne düşündüğü umurumda değildi. Olmamalıydı da zaten. Başkalarının sözlerine göre yaşanmamalıydı biricik hayatımız.
Umursamadığı kadar özgürdü insan. Başkaları bizim hayatımıza karışmamalıydı. Kendi kararlarımızı vermeli, onların arkasında durmalıydık. Biz insanlar önemsediğimiz kadar esir, umursamadığımız kadar özgürdük...
İnsan yoruldukça içine kapanıyordu. Etrafına öyle yüksek duvarlar kuruyordu. Kimsenin ona ulaşmasına izin vermiyor, kendini kendi içine hapsediyordu. Ağlamasının şiddeti her saniye artarken o da o şiddetle beraber tükeniyordu. Kendini karanlığa esir ediyordu. Mutluluğa sırtını dönüyordu çünkü mutluluğu kendine yakıştıramıyordu.
Ellerini her uzattığı kişi elini havada bırakınca anlıyordu insan asıl yalnızlığın nasıl bir bilinmezlik olduğunu... Kendini kaybediyordu içinde. Arıyordu bir zaman boyunca. Bulamadıkça da bir süre sonra aramaktan vazgeçiyordu.
"Hadi, güzelim. Uyan, kahvaltı hazır."
Babamın huzurlu sesini duymamla yattığım yerde hafifçe kıpırdandım. Ağzımdan kaçan birkaç inilti ile mırıldandım. Neredeyse tüm gece hayatımın üzerinden geçmiştim. Hayliyle de fazlasıyla geç uyumuştum uyumak için.
Saçlarımın arasında dolaşan babamın parmakları ile daha da mayışmıştım. Kısa bir an gözlerimi açmaya çalıştığımda gözlerime dalan güneş ışığı ile geri kapattım.
Yataktan kalkmayı hiç istemiyordum. Yatağa dizini yaslamış saçımla oynayan babam uyanmamı daha bir zorluyordu. Uyku sersemliğimle babamın koluna sarıldım. Kulağıma babamın kahkahası ilişirken aynı mırıldanmalarla uyumaya devam ettim.
Babam kolunu kıpırdatmadan yanıma yattığında başımı göğsüne yasladım ve sımsıkı sarıldım uyku sersemi halimle. Gözlerim ve kulaklarım kendini Dünya'ya kapattı sonra. Rüyalar evrenine dönüş yaptım daha sonrasında.
***
Gözlerimi yepyeni bir güne açtığımda yanımda yatan babam ile aniden toparlandım. Gözlerim ışığa alışana kadar kısık gözlerle odamı inceledim. Sabah sabah odama dolan ışıktan hiç hoşlanmamıştım. Bir saniye! Ben okula giderken odama bu kadar ışık dolmaz ki!
Aceleyle komodinin üzerindeki telefonu elime aldım. Saati görmemle içimden sessizce küfürler sıraladım. Bir anda endişe ile bağırmamla babam sıçrayarak uyanmış oldu. Saat on olmuştu ve biz geç kalmıştık!
Etrafına şaşkınca bakan babama telefonun ekranını göstermem ile gözleri büyüdü ve acele ile yataktan kalktı. Üzerini düzeltmeye çalışırken ben hala panik halindeydim. Aniden bana döndü ve yüzümü avuçları içine aldı.
"Sakin ol. Nefes al, ver."
Dediklerini yaptıktan sonra biraz olsun sakinleşmiştim. Durup birkaç saniye düşünmemin ardından hızla yataktan fırladım giyinme odama doğru.
Acele ile üzerime geçirdiğim okul formasının üzerine yeni aldığım siyah deri ceketimi geçirdim. Ayağıma hızlı hızlı geçirdiğim çoraplarım ile koşarak salona indim. Aceleden dolayı merdivenlerden az kalsın düşüyordum. Düşmekten son anda kurtulurken daha hızlı olsun diye merdivenin korkuluklarından aşağıya kaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayan Umursamaz
Teen FictionDünya'nın sonuna doğmuşum ya da ölmüşüm de haberim yok... Doğuştan hiper empati sendromu ile Dünya'ya gelen ünlü bir cerrahın kızı... Küçük yaşta bir kaza sonucu düzeltilemez bir beyin zedelemesi sonucunda oluşan epileptik nöbetler... Mutlu bir tat...