Madem seni çok istiyorlardı
Öylece ortaya koymasalardı
Aldım bir kere geri vermiycem
Kim ne derse desin bana ne diycem.Dolu kadehi ters tut - madem
Bazen susmak en kolay çözüm gibi görünür insana. Fakat bizler görünen çözümün daha zor olduğunu bilemeyiz. Biz susarız, içimiz dolar... Asıl konuştuklarımız hapis olur sustuklarımıza. Garip yani da bir kere susunca hep böyle devam ederiz... Hep susarız.
İnanır mısınız, yaptığımız hatalardan hiç ders almadığımız gibi insanları sorumlu tutarız. Biz her zaman masum olanız, hata yaptıkça daha da dibe batarız ancak o küçük hücrelerimiz hata yaptıkça yüceldiğimizi sanır. Bizler de bu düşüncelerle battıkça batarız. Bu durumun bir sonu var mı diye sorarsanız... cevap zor olsa da bu durum dinmeksizin kısır döngü misali devam eder...
Sınıftaki herkes gitti gidecek gibiydi. Hatta birçoğu kişi gitmişti bile. Ağzım esnemekten yırtılıyordu sanki. Hayır yani hangi öğretmen bu kadar sıkıcı ve monoton bir sese sahip olabilirdi ki? Kimisi kafasını sıraya gömmüş uyuyor kimisi de dinliyormuş gibi yapıyordu. Haklıyız yani sonuçta. Ders edebiyattı ve sayısal grubu sırf bu dersleri görmemek için bu dersi seçmişti. Ama o güzel zekalı arkadaşlar edebiyatın çok gerekli olduğunu düşünüp az da olsa koymuşlardı.
Oflaya poflaya dersin bitmesini beklerken aniden beklenmeyen bir kapı sesi ile sınıftakilerin gözleri kapıya döndü. Kısık gözlerle kapıya döndüğümde gördüğüm kişi ile gözlerim kocaman açıldı.
O gelen okuldan nefret edip sınıfa kadar gelen abim olamazdı değil mi? Yamuk duruşumu düzelttim ve alaycı bir gülümsemeyle ona bakmaya başladım. Gözleri sınıfta beni ararken bu durumdan rahatsız olan öğretmen sinirle abime hareketle konuşmaya başladı.
"Ne için gelmiştiniz bayım?"
Abim onu duymazdan gelmek ve ona cevap vermek arasında kalmış gibiydi. Beni bulduğunda hemen öğretmene dönerek cevap verdi.
"Kardeşimi almaya gelmiştim."
Bir saniye! Abim az önce bir kadına kibarca cevap mı vermişti? Ops! Durum sandığımdan da kötü galiba diyecekken öğretmenin cevabıyla duraksadım.
"Ne cüretle dersimden öğrenci almak istersiniz!?"
Sesinde öfkeden eser yoktu. Şaşkınlıkla gözlerim ikisi arasında gidip gelirken kendimi topladım ve ikisinin arasına girdim. Yoksa bu bakışma abim kazanana kadar bitmezdi.
"Doktor randevum vardı, hocam. Çıkabilir miyim?"
İkisinin ve tüm sınıfın bakışlarının bana dönmesiyle bir an korksam da kendimi tuttum. Öğretmen gözlerini devirerek cevap verdi.
"Çıkabilirsin, zaten dersimiz bitmişti."
Çantamı sırtıma attığım gibi abimin omzunu sertçe sıkarak dışarı çıktım. Ciddi anlamda edebiyat hocası etkilenmişti ve ben edebiyatçı bir yenge hiç istemiyordum. Elim acısa da umursamadan abimi okuldan çıkana kadar çekiştirmeye devam ettim.
Abim bu duruma hiç itiraz etmeden benimle çıkışa kadar geldi ve daha fazla dayanamadan konuşmaya başladı. Şaşırmadım çünkü konuşmak için okuldan çıkmamızı bekliyordu.
"Ne öğretmeniydi o?"
Korkarım ki abi bunu söylemeyi hiç mi hiç istemiyordum. Kollarımı birbirine bağlamış bir şekilde abimin karşısında dikilmeye devam edince anlamıştı aslında kim olduğunu.
"Edebiyat öğretmeni değil mi?"
Usulca başımı sallayarak onayladım. Edebiyat hocalarını sevmezdi ve onun şansına benim tüm edebiyat öğretmenlerim abartı derece giyinip güzel görünürlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayan Umursamaz
Teen FictionDünya'nın sonuna doğmuşum ya da ölmüşüm de haberim yok... Doğuştan hiper empati sendromu ile Dünya'ya gelen ünlü bir cerrahın kızı... Küçük yaşta bir kaza sonucu düzeltilemez bir beyin zedelemesi sonucunda oluşan epileptik nöbetler... Mutlu bir tat...