8.Bölüm "karanlıkta kaybolan anılar..."

64 5 0
                                    

Silinsin izim, hiçliğim sokakta kalsın
Gölgemi yakın, bu dünya beni yok saysın
Emanet ettim bıraktığın her şeyi
Dedim, Siz susuz bırakmayın menekşeyi

Sezen aksu - adı menekşe

"Gemilerim batmış karadenizde ama ben hâlâ egeye ait gibiyim..."


Sınıfın kapısından içeri girdiğimde o ilk gün oturduğum sıraya doğru ilerledim. Oturduğum yerden kalkmamıştım, kimse de kaldırmamıştı. Hem zaten bu tip saçmalıklar sadece kitaplarda olurdu. Okulda küçük çaplı da olsa bir popülariteye sahiptim. Birçoğu kişi beni tanıyordu. Henüz hiç arkadaşım yoktu ve muhtemelen de olmazdı. Ben pek o hafta sonları birlikte gezilebilecek arkadaş değildim nasıl olsa.

Bir tek Kaan'ın arkadaşlarının olduğu tayfayla ara sıra konuşuyordum. Onun dışında pek fazla kişiyle muhattap olmuyordum. Öğretmenlerin bir çoğu ile konuşmuştu babam ve Gamze hoca. Öğrenme ve anlama güçlüğü yaşamam hayatım için bir engel teşkil etmiyordu ve etmemeliydi de. Sonuçta ben de bir insandım. Diğerlerinden pek bir farkım yoktu. Bu yüzden bir çok insanı boğasım geliyordu. Fikirleri insanı boğuyordu.

Derslerim her zaman olduğu gibi beni zorluyordu fakat bunun altından kalkma konusunda fazlasıyla iyiydim. Ah! Kesinlikle kaçıyordum kendimden. Hissettiklerimden, düşüncelerimden, zihnimden, her şeyimden kaçıyordum. Zihnime doluşan düşüncelerden kaçıyordum, düşünmeme engel olamadıklarım üzerime üzerime geldikçe nefes alamıyordum. Sanki ciğerlerim artık işlerini yapmak istemeyecek duruma geliyorlardı düşünceler zihnime doluştuğunda.

Gözümün önüne o gece olanlar geliyordu ve kendi yerime Ceyda'yı koyuyordum. Sonrasında olanları zihnim kurguluyordu zaten. İnsan hiç kendi zihninden korkar mıydı? Evet, korkardı. Hem de öyle bir korkardı ki hiçbir güçten korkmadığı kadar korkardı kendisinden.

Emir'in gözlerini incelediğim günden beri onun yüzüne bakamamıştım. Aynı ifadeyi görmekten delicesine korkuyordum. Bazen yeteneğim fazlasıyla gözümü korkutuyordu. Küçükken kimseye bakmadan yaşamayı kafaya koyduğumu düşünürsek kesinlikle korkuyordum.

Ceyda'yı gördüğüm her yerden kaçmıştım. Koridorda görsem arkamı dönüp tam ters yöne gidiyordum. Onu görmeyi pek kaldırabilecek miydim emin değildim. Ceyda'yı düşünmek bile beni kötü etkilerken görmek nasıl etkilerdi bilemiyorum. Benim asıl korkum bilmemekti. Bilmediğim şeylerden korkuyordum. Hayatım için risk almaktan yorulmuştum bir yandan da.

Sınıfa son derse kadar kalan tüm neşesiyle giren öğretmenimize baktım. Ders kimyaydı ve evet kimse bu durumdan hoşnut değildi. Son dersin kimya olması kimin hoşuna giderdi ki zaten.

"Merhaba, arkadaşlar. Yine aynı kişiler değil mi?"

Güler yüzünü bize sunuyordu fakat kesinlikle yorulmuştu tüm gün. Yine gülümsemeye devam etmesi mesleğini ne kadar sevdiğini gösteriyordu. Daha fazla incelememek için bakışlarımı sınıfın içinde dolaştırdım ve önümde duran deftere döndüm. Serap hoca derse başlamıştı. Çok hoş bir mizacı vardı. Etrafına neşe ve enerji dağıtması çok hoşuma gidiyordu. Yine de son derslerde enerjisi sabah olduğu kadar da iyi değildi.

Derse odaklandığımda her söyleneni dinliyor, önemli olduğunu düşündüklerimi de not alıyordum. Sonuçta sadece kendi çalışmalarımla pek bir şey elde edemezdim. Öğretmenleri de dinlemem işime yarardı. Okula gelip de boş boş bakınmaktansa ders dinleyip bir halta yaramak daha mantıklı bir karar olurdu.

Bir anda başımda hissettiğim ağrı ile dişlerimi dudaklarıma bastırdım. Dersin bitmesine beş dakika kadar kalmıştı zaten. Tüm günün yorgunluğundan olsa gerek diye düşündüm ağrının sebebini.

Bayan UmursamazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin