Giderken bıraktığı
Bütün renkler siyah oldu
Üzülme anla artık
Belki de huzur bulduManga-Dursun Zaman
"Keşke çocukken fazla mutlu olmayıp birazını da bu zamanlara saklasaydım. Lazım oluyor arada." Demiş Cemal Yücel.
Çok mutlu bir çocuktum ben. Yüzümden eksik olmazdı gülümsemem. Yanaklarındaki derin çukurlar her daim görünürlerdi. Şimdi ise gülmeyi unutmuştum ve gamzelerim beni terk etmişti annem gibi... Yalnız kalmıştım lanet olası dünyada.
Güldüğünde güneş açan bir çocuk düşünün, etrafta neşeyle koşuşturan minik bir kız hayal edin... Ellerini karanlık doldurmuş kızı değil de ellerini mutluluk esir almış bir çocuk düşünün. O küçük ne kadar mutlu ve umutlu ise o genç kız o kadar mutsuz ve umutsuzdu. Yaşayan bir cesetten hiçbir farkı yoktu.
Hayallerimi çalmışlardı benden. Küçük ellerimden umutlarımı almış ve uçurumdan aşağı fırlatmışlardı öfkeyle akan şelaleye... Gözlerimden akan yaşlar durmak bilmezken dönüp bakmamışlardı bile...
Gözlerimi usulca açtığımda revir olarak tahmin ettiğim yerdeki beyaz eşyalar gözlerimi acıtmıştı. Bunun sebebi takmadığım gözlüklerim de olabilirdi belki de. Çok umursamadım ve odaya göz gezdirmeye devam ettim. Yattığım yerden kıpırdadığımda acıyan bedenim ile yüzümü buruşturdum. Ardından bakışlarını dikmiş beni izleyen Gamze hocayı fark ettim. Gözlerini dikmiş bir şekilde bana bakıyordu.
Gözümü kısarak Gamze hocaya baktığımda gözlerinden okuduğum ifade ile içim tırstı. Hipnoz olmuş gibi bir şok ifadesi ile bana bakıyordu. Bu biraz korkmama sebep olsa da bu ifadesinin sebebini çözmek için biraz daha inceledim. Ellerini birbirine bağlamış, oturduğu sandalyeye yayılmıştı. Gözleri bir noktaya odaklanmış şekilde beni inceliyordu. Delici bakışları beni rahatsız etmeye başlasa da kısık gözlerim ile incelemeye devam etmek zorunda hissediyordum.
Ela ile mavi arasında gezen gözleri ve koyu kahve saçları fazlasıyla uyum içindeydi. Uzun bir örgü şeklindeki saçları omuzlarından aşağı süzülüyordu. Hafif dalgalı saçları tahminimce beline kadar süzülüyordu. Saçlarına ve kendine bakmayı her kadın gibi seviyordu. Ellerini oynarken telaşlı ve endişeli bir halde gibi görünüyordu. Neden bu kadar telaş yaptığını anlayamasam da odaya gelen babam ve Haluk amca ile incelemeyi bıraktım.
"Güzel kızım!"
Kollarını boynuma dolayan babam ile birlikte uyuşmuş olan vücudumun acısı ile yüzümü buruşturdum. Ağzımdan kaçan ufak inilti ile benden hızla ayrılan babam vücudumu incelemeye başladı.
"Bir şeyim yok! Sadece biraz uyuştuğu için aniden sarılınca canım acıdı."
Endişe dolu bakışları görmek hoşuma gitmese de benim için endişelenmeleri gayet doğaldı. Bakışlarım kapının eşiğinde duran Metehan ve Kaan'ı bulunca gülümsedim hafifçe 'iyiyim' dercesine. İkisi de kızarmış gözlerini benden sakladıklarını düşünerek gülümsedi. Ama ben anlardım kimin ne zaman, neden ağladığını. Hele ki sevdiğim insanların...
Bakışlarımı babama döndürdükten sonra bir süre ona baktım dalgın dalgın. Ne olduğunu ve onların buraya geldiğini anlamasam da tahmin edebiliyordum. Gözlerim Haluk amcanın ardında duran Gamze abladaydı şimdi ise. Hala aynı bakışlar ile bana bakıyordu. Onun için endişelenmeye başlamışken Haluk amca Gamze abaya baktığımı fark etmiş ve ona dönmüştü. Onun halini fark etti an onun seviyesine gelmek için önüne doğru eğildi.
"Sakin ol bir tanem. Ben buradayım."
Ellerini saçlarından ayrılan tutamda dolaştırırken gözlerini dikmiş yumuşak bir ifade ile sevdiği kadına bakıyordu. Gamze abla şu an benden de kötü durumdaydı. Sebebini çözemesem de bana baktıkça gözlerinin içine bambaşka duygular oluşup yok oluyordu. Ani duygu değişimleri yerleşiyordu gözlerine. Derin bir nefes eşliğinde onları izlemekten vazgeçip tavana çevirdim bakışlarımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayan Umursamaz
Teen FictionDünya'nın sonuna doğmuşum ya da ölmüşüm de haberim yok... Doğuştan hiper empati sendromu ile Dünya'ya gelen ünlü bir cerrahın kızı... Küçük yaşta bir kaza sonucu düzeltilemez bir beyin zedelemesi sonucunda oluşan epileptik nöbetler... Mutlu bir tat...