İstiladan 24 Saat Önce.
Hyunjin ve Jeongin birlikte yemek yemek için dışardaydılar. Okul dışında birlikte zaman geçirmeleri zordu çünkü ikisinin de dersleri ağırlaşmaya başlamıştı. Özellikle Hyunjin. O son sınıftı ve stajına da az kalmıştı. İnsan hayatı dışardan görüldüğü kadar dolay değildi. Birilerine umut olmak, iyileştirmek fazlasıyla mükemmeldi. Jeongin ise kendini hayvanların sağlığı için adamış veteriner hekim adayıydı. Aslına bakılırsa onun işi biraz daha zordu çünkü bir kedi ona gelip 'son günlerde çok halsiz hissediyorum.' diyemezdi. Tabii bunu anlamak için eğitim alıyordu. Yemek yemek için favori restoranlarına gittiler. Daha yeni sevgili oldukları için Jeongin hâlâ Hyunjin'in yanında utanmadan edemiyordu. Tanıştıklarından beri böyleydi. Hyunjin onun ilk erkek arkadaşıydı. Yanında nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Hyunjin her zaman kızlar ve erkekler arasında popüler olmuştu. Birçok insan tanıyabilmişti bu sayede ama hiçbiri Jeongin gibi değildi.
"Sınavların ne zaman başlıyor?"
Jeongin menüden yemek seçerken başını kaldırıp, Hyunjin'e baktı. Sevgilisinin yanındayken okul ve sınavların bir önemi yoktu.
"Sınavlar hakkında konuşmak istemiyorum."
Hyunjin gülümseyip, elini tuttu. Jeongin elinin tutulması ile etrafına baktı. Tedirgin oluyordu çünkü homofobik bir ülkede yaşıyorlardı. Hyunjin ise daha rahattı ve sevgilisinin de rahat olmasını istiyordu. Elini tuttuğu gibi, dudaklarına götürdü ve öptü.
"Hyunjin."
"Seni seviyorum, Jeong."
Jeongin gülümsemesini engelleyemedi.
"Ben de seni seviyorum."
Hyunjin ona karşı her zaman iyi ve sevecendi. İlk hoşlandığını söyleyen de Hyunjin olmuştu. İkisi de ailelerinden uzakta üniversite okuyorlardı. Bu yüzden birbirlerine daha bağlılardı. Okul bitince de birlikte eve çıkacaklardı. İkisinin de hayalleri vardı ve ikisi de hayallerini paylaşıyorlardı. Gelecekte çok başarılı iki doktor olacaklardı, evlenecek ve bir bebek evlat edineceklerdi. Sipariş ettikleri yemekler gelince okul ve sınavlar haricinde konuşarak karınlarını doyurdular. Sonrasında biraz gezip, kaldıkları yurda geri döndüler.
İstiladan 1 Saat Önce.
Jeongin bugün ders olmayacağını öğrendiğinde Hyunjin'e arkadaşları ile kafeye gidip biraz vakit geçireceklerini mesaj attı. Hyunjin derste olmasına rağmen Jeongin'e cevap verdi. Onu bekletmez ya da merakta bırakmazdı. Jeongin'in hemen endişelenen bir yapıya sahip olduğunu biliyordu. Şu an derste olduğunu, dersten sonra kütüphanede sunum sınavı üzerinde çalışacağını yazdı. Normalde böyle ince düşünen biri değildi ama Jeongin onu değiştirmişti. Öğretmen dersi bitirdiğinde vakit kaybetmeden kütüphaneye gitmek için sınıftan çıktı. Herkes telefonları ile ilgileniyor, haberlerden bahsediyordu. Hyunjin'in bunun için vakti yoktu. Kütüphaneye gidip, bilgisayarını açtı ve sunumuna hazırlanmaya başladı. Vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştı bile.
İstila Zamanı.
Kulaklıklarını çıkarıp, Jeongin ne yaptı diye mesaj atmak için telefonunu eline aldı. Bir sürü cevapsız çağrı ve mesaj vardı. Yine cevap alamayıp, sinir küpü olduğunu düşünerek hiçbirine bakmadan direkt aradı. Normalde hemen telefon bu sefer açılmamıştı. Başını kaldırıp etrafına baktığında camdan koşuşturan insanları gördü. Kütüphane kapısı açıldığında oraya doğru baktı. İnsanlar çığlık çığlığa içeriye giriyorlardı. Kapıları kapatıp, kapıdan uzak yerlere kaçtılar. Hyunjin neler olduğunu anlayamamıştı. Herkes korku dolu gözlerle birbirine bakıyor, ağlıyordu. Hatta bazılarının üstünde kan bile vardı. Telefonu çalmaya başladığında hemen açtı çünkü sevgilisi arıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Apocalypse. ┇Minsung.
FanfictionArtık dünya eskisi gibi değildi. Zombiler, tehlikeli çeteler ve hayatta kalma mücadelesi. Bütün bu vahşi duyguların içinde diğer insani duygulara yer var mıydı? Çift: •Minsung