Jisung kimlerin geldiğini anlamıştı. Bu yüzden de büyük bir paniğe kapılmıştı. Buraya kadar takip edeceklerini pek tahmin etmemişti ama olan olmuştu. Sadece Minho'ya bakıyor, onun ne yapacağını düşünüyordu. O adamlardan kurtulmak için teslim edebilirdi. Sonuçta, bu yüzden arkadaşları yaralanmıştı ve takip edilmişlerdi. Minho'da camdan baktıktan sonra diğerlerine döndü. Chris burada olsa ne yapardı.. aklından sadece bunu geçiriyordu. O olsa ne yapardı. Arkadaşlarının hayatını tehlikeye atacak bir şey yapmazdı. Ama arkada da kimseyi bırakmazdı. O da Jisung'u bırakmayacaktı. Ne olursa olsun, artık Jisung'da onların yanındaydı.
"Teslim edelim bitsin işte. Onun için geldiler buraya, neyi bekliyoruz?"
Hyunjin, yani Jisung'un da deyimiyle elf kılıklı çocuktu konuşan. İkili birbirine kötü bakışlar atarken araya Minho girdi.
"Onu teslim falan etmeyeceğiz. Edersek, silahlar ve yiyecekler de onunla gider."
"Hadi ama! Onun yüzünden Jeongin yaralandı, peşimizde bu herifler var. Kim bilir daha ne belalar açacak."
Jisung bir şey söyleyemiyordu çünkü haklı olan Hyunjin'di. Üstelik onlara yalan söylemişti. Kendi çetesi olduğunu ve silahları onlardan çaldığını söylememişti. Onu ve erzaklarını esir aldıklarını söylemişti kurtulabilmek için. Suçluluk duygusu kaplamıştı birden bütün vücudunu. Bütün gözler onda olduğu için de iyice gerilmişti. Ne diyeceğini, ne yapacağını bilmiyordu. Bu sırada duyulan silah sesi ile ürkmüştü. Adamların hiçbir şeyden korkuları yoktu. Toplanacak zombiler bile onlar için bir engel değildi.
"Özür dilerim. Ben kendim teslim olurum."
"Hayır."
Jisung hareketlendiği sırada onu durduran Minho olmuştu. Bir yolunu bulacaktı. Çocuklara toplanmalarını söyledikten sonra tekrar perdeyi biraz aralayıp, baktı. Sıkıntı yaratacak tipler oldukları ortadaydı. Arabayı alamazlardı. Bu yüzden bahçe kapısından kaçmaları gerekiyordu. Changbin'e orayı kontrol etmesini söyledi. Arabayı bilerek karşı evin oraya park etmişlerdi. Gelen olursa direkt bulundukları yere gelmeyecekti böylece. Öyle de olmuştu. Sokakta geziniyor, evleri arıyorlardı. Sıra bu eve gelmeden çıkmaları gerekiyordu. Evi kontrol edip, işlerine yarayabilecek bir şeyler olup olmadığına baktı. Pek bir şey yoktu. Onlar gelmeden birileri çoktan yağmalamış gibi görünüyordu. Changbin yanına geldiğinde ona baktı.
"Temiz."
"Gidelim o halde."
Çocukları bir araya toplayıp, onlarla birlikte evden çıktı. Chris olmadan zorlanıyordu. Onun gibi düşünemiyordu bu yüzden de çocuklara zarar gelmesinden korkuyordu. Arada etrafa bakıyor, birilerinin gelip gelmediğinden emin oluyordu. Jisung'a baktığında endişesini hissetmişti. Böyle bir şeyin sorumluluğu ile yanlarındaydı ve üzüldüğünü görebiliyordu. Kendi taşıdığı sırt çantasını ona doğru fırlatmıştı.
"Yanımızda olabilmek için her şeyi yapabileceğini söylemiştin. Artık yanımızda olduğuna göre bu sorun olmamalı, değil mi?"
Aslında böyle yaparak bir sorun olmadığını, artık onlarla kalacağını anlatmaya çalışmıştı. Minho böyle biriydi. Hislerini belli eden biri değildi. Çocuklarla uğraşarak sevgisini gösterirdi. İstiladan önce daha sık yapıyordu fakat şimdi sorumluluk sahibi biriydi ve ona göre hareket etmeliydi. Özellikle de Chris'i o günden sonra bir daha göremediklerinde, daha ciddi biri haline gelmişti. Ama yine de Jisung onun ne yapmaya çalıştığını anlamıştı. Bu yüzden hafifçe gülümsedi. Minho'nun attığı çantayı da diğer omzuna alıp yürümeye devam etti. Ortalık garip bir şekilde sakindi. Zombiler yürüdükleri yol üzerinde yoktu. Büyük ihtimal silah sesi yüzünden biraz önce bulundukları yere gitmişlerdi. O adamlar onlara yardım etmiş sayılıyordu bu durumda. Jisung üzerinde bakışlar hissettiğinde o tarafa doğru döndü. Hyunjin yine Jisung'a öldürücü bakışlar atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Apocalypse. ┇Minsung.
FanfictionArtık dünya eskisi gibi değildi. Zombiler, tehlikeli çeteler ve hayatta kalma mücadelesi. Bütün bu vahşi duyguların içinde diğer insani duygulara yer var mıydı? Çift: •Minsung