Chris çocuklara bulundukları yeri gezdirmeye başlamıştı. Burada bulduğu yaralı, yaşlı, çocuk yani yardıma ihtiyacı olan kişileri toplamıştı. Bunu elbette tek başına yapmamıştı. Jisung'un kaçtığı çetenin yardımı dokunmuştu. Küçük bir apartmandı fakat fazlasıyla hayat sığdırmayı başarmıştı. çocuklarla birlikte kendi kaldığı daire'ye geldiklerinde onlara etrafı gösterdi. Jisung, onlardan uzakta duruyordu. Bakışları Minho ile kesiştiğinde bakışlarını kaçırdı. Henüz yüzüne bakmaya hazır değildi. Herkes Chris'e odaklanmıştı. Neler olduğunu anlatması için bekliyorlardı. Chris kendine sandalye çekip oturdu.
"Sizlerle yollarımız ayrıldığında büyük ihtimal öldüğümü düşündünüz. Ben de öleceğimi düşünmüştüm. Ama önemli değildi çünkü sizin kaçtığınızı görmüştüm ve yaşayacağınızı da biliyordum. Size her zaman inandım ve güvendim. Minho'nun sizi koruyup, her zaman doğru kararlar vereceği ön görülebilir bir şeydi."
Minho'ya bakıp gülümsedi. Minho'da ona bakıp hafif bir gülümeseme sunmuştu. İkisi arasındaki bağ inanılmazdı. Konuşmasalar bile anlaşabilirlerdi.
"O gün saldırıya uğramamız beklenmedik bir şeydi. Yani, hazırlıksız yakalandık bu yüzden kimse kendini olanlar yüzünden suçlu hissetmesin. Sonuçta artık hepimiz buradayız. Neyse, nasıl kurtulduğuma geçeceğim. fazla gücüm yoktu ama arabalardan birinin altına sürünerek girebilmiştim. Uzun bir süre orada kaldım. Saatler sonra bir araba yanaştı. Beni oradan çekip aldılar. Yaramı iyileştirip, benimle ilgilendiler. Onlarla gitmeyi kabul etme sebebim sizinle karşılaşma imkanımdı. Yani anlayacağınız onlara borçluyum"
Son sözlerini Jisung'a bakarak söylemişti bu da Jisung'un kendini rahatsız hissetmesine sebep olmuştu. Yerinde kıpırdanıp, camdan bakmak için onlardan uzaklaştı. Daha fazla Chris'in kurtuluş hikayesini dinlemek istemiyordu. Zaten büyük bir olasılık ile herkes onu dinleyecek ve Jisung teslim edilecekti. Minho, Chris'e baktı. Neden onu teslim etmek istediğini anlayabiliyordu ama Jisung bir hırsız olsa bile onlara silah, yemek ve ilaç desteği sağlamıştı. Tek başına eczaneye gitmeyi kabul etmek yürek isterdi ve o bunu yapmıştı. Tabii, Jisung onun peşine Felix'i ne olur ne olmaz diye takmıştı.
"Onu teslim etmeyeceğiz, işimize yarıyor"
Minho, Chris'e bakarak konuştu. Bu Chris'i şaşırtmıştı çünkü çoktan Jisung'un bir hırsız ve hain olduğunu söylemişti. Onu korumaya ihtiyacı yoktu. Söylediği gibi halledebilirdi ama onu geri vermek daha iyi hissetirecekti. Böylece aralarındaki alışveriş daha da güçlenir, Chris çocuklara ve buradaki insanlara daha iyi bakabilirdi.
"Biraz konuşalım mı?"
Minho ve Chris ayaklandığında çocuklar arkalarından baktılar ama ses etmediler. Jisung onlara döndüğünde yüzlerindeki mutluluğu görebiliyordu. Sonuçta, kaybettiklerini düşündükleri birini bulmuşlardı. Jisung tekrar camdan dışarıya baktı ve yürüyen ölüleri izlemeye devam etti. Peki o kaybettiklerini geri getirebilir miydi? Bu imkansızdı.
Chris, Minho'yu başka bir odaya getirip kapıyı kapattı. İlk önce sessizce bakıştılar. Chris, Minho'yu ilk defa anlayamamıştı. Bunu daha önce, çocuklarla da konuşmuşlardı. Gruba yeni birini almaları söz konusu değildi çünkü kimseye güvenemezlerdi. Özellikle hırsız olduğu ifşalanan birinin. Chris, Minho'ya yaklaştı ve yüzünü elleri arasına aldı. Özlemişti. Minho boğazını temizleyip başını geri çekti.
"Sorun nedir?"
Minho yüzüne bakamadı. Dudaklarını ıslatıp, düşünceyle soludu. Chris ile aralarında ufakta olsa bir şeyler olduğunun her zaman farkındaydı. Ama daha fazla devam edemezdi. Bunu Chris'e söylemeli miydi bilmiyordu.
"Minho, bana neler olduğunu söyler misin? İlk önce o çocuğu koruyorsun daha sonra benden kaçıyorsun. Aranızda bir şey mi var?"
Minho kaşlarını çatarak Chris'e baktı. Cidden bunu söylemiş miydi? Elini omzuna koyup onu itti. Sinirlendiğini hissediyordu. Bunu nasıl Jisung'a bağlamıştı gerçekten anlayamamıştı ve anlamakta istemiyordu zaten. Chris onu kendi ve duvar arasına aldığında yine başını çevirdi. Sorular yağdırıyordu. Minho kendini sıkışmış hissedince dayanamadı ve söyledi.
"Felix, senden hoşlanıyor. Bu yüzden yapamam. Jisung'u da geri vermeyeceğiz. Gerekirse silahları teslim ederiz. Ama o bizimle kalacak. Tekrardan bizimle olduğuna sevindim, Chris."
Minho arkasında bıraktığı şaşkın bedeni aldırış etmeden salona, çocukların yanına geri döndü. Felix'i söylediği için pişmanlık duysa da, o an yapması gerektiğini hissetmişti. Chris kendini toparlamaya çalışarak yanlarına döndü. Bir şey belli etmeyecek kadar iyi rol yapan biriydi. Hiçbir zaman duygularını belli eden biri olmamıştı zaten. Şimdi de öyle yapacaktı. Çocuklara dönüp gülümsedi.
"Hadi gelin, hyung'unuzun burada neler yaptığını anlatacağım daha. Üstelik burada size çok ihtiyaç var."
Chris, çocukları da alıp oradan ayrıldı. Minho ve Jisung hariç. Onlar aynı yerlerinde duruyorlardı. Jisung yorum yapmak istemiyordu ama susmakta ona göre bir şey değildi. Koltuğa, Minho'nun yanına oturdu. Minho ona bakmamıştı. Yüzünde tuhaf bir ifade ile yeri izliyordu. Belki Jisung'un yanına oturduğunu bile fark etmemişti çünkü oldukça doluydu. Bugün yaşadıkları ona fazla gelmişti. Ama artık dinlenebilirdi, değil mi? Başını Jisung'un bacaklarına koyacak şekilde uzandı. Sebebi yoktu. Bunu istemişti. Jisung şaşkınlıkla bacaklarına yatan adama bakıyordu. Minho'nun böyle insani şeyler yaptığına inanamamıştı. Ellerini nereye koyacağını bilemediğinden koltuğun iki yanına koymuştu. Put gibi duruyor, Minho'ya bakıyordu. Belki de bu bir tuzaktı? Anlam veremiyordu. Ya da kucağına yatan adam gerçekten iyi değildi ve insani duygularının açığa çıkmaya ihtiyacı vardı. Bu yüzden konuşmaya karar verdi.
"Bak, benim yüzümden uzun zamandır görmediğin arkadaşın ile aranın açılmasını istemem. Ortak kararınız beni teslim etmekse, yapın gitsin. Benim kaybedecek bir şeyim yok. Ama siz birbirinize sahipsiniz. Bunu bir hırsız için bozmayın."
Minho sadece gözlerini kapattı.
"Ben uyuyana kadar saçlarımı okşa."
"Ne?"
"Bizimle kalabilmek için her şeyi yapabileceğini söylemiştin. Saçlarımı okşa."
Jisung, çekinerek de olsa elini Minho'nun saçları arasına attı.
"Doğru, öyle demiştim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Apocalypse. ┇Minsung.
FanficArtık dünya eskisi gibi değildi. Zombiler, tehlikeli çeteler ve hayatta kalma mücadelesi. Bütün bu vahşi duyguların içinde diğer insani duygulara yer var mıydı? Çift: •Minsung