4 • Yaşamak İstedim.

650 127 50
                                    

Herkes büyük bir şaşkınlıkla Chris'e bakarken Jisung olayı kavramaya çalışıyordu. Chris'in yüzüne dikkatle baktığı zaman onu tanımıştı. Tanır tanımaz da geri geri yürümeye başladı. Chris diye bahsedilen adam Jisung'un kaçtığı çetedendi. Yani, onu birkaç kez onlarla işbirliği yaparken görmüştü. Ses çıkarmadan onlardan uzaklaştı. Zaten şu an Jisung kimsenin umrunda değildi. Sorun ise çatıda kaçacak bir yerinin olmamasıydı. Chris, arkadaşlarının şaşkınlığını anlayabiliyordu fakat hâlâ hayalet görmüş gibi bakmaları komik gelmeye başlamıştı. Minho silahını yere düşürmüştü. Onun öldüğünü düşünüyordu fakat içinde her zaman bir umut vardı. Birden, beklemediği anda karşısına çıktığı için donup kalmıştı. Minho Chris'i değil, Chris onları bulmuştu.

"Chris hyung!"

İlk ona doğru atılan, Felix olmuştu. Chris'e koşup, sıkıca sarıldı. Diğerleri de yavaş yavaş kendilerine gelmişlerdi. Felix'den sonra çocuklar da Chris'e sarılıp, ona sorular sormaya başlamışlardı. Minho hariç. O hâlâ olduğu yerdeydi. Chris, Minho'ya bakıp gülümsemişti. Onun ne kadar büyük bir sorumluluk aldığının farkındaydı ve gurur duyuyordu. Minho'ya doğru yaklaşıp sıkıca sarıldı. Minho da üstündeki şoku atıp sarılmayı akıl edebilmişti. Chris geri çekilmeden önce arkada duran Jisung'u fark etti. Kaşları çatılmıştı. Geri çekilip onu işaret etti.

"Bu hırsızın burada, sizinle ne işi var?"

Herkes bakışları Jisung'u bulduğunda o sadece susuyordu. Başına gelenlerin ardı arkası kesilmiyordu. Ama bu kesinlikle beklenmedik bir şeydi. İmkansız denebilecek kadar olan ihtimal, Jisung'un başına gelmişti. Minho, Chris'e sorgulayan gözlerle bakıyordu.

"Hırsız mı? Onu nereden tanıyorsun?"

"O gün, beni zombilerin arasından bir grup insan kurtardı ve ben de onlar için çalıştım. Daha sonrasında ise kendi isteğimle ayrılıp, buraya geldim. Bu çocuğu aradıklarını duydum. Çünkü onlara ihanet etmiş. Silahlarını ve erzaklarını çalıp, kaçmış. Demek buradaydın."

Herkes ikinci gelen şok dalgası ile sarsılmıştı. Jisung onlara yalan söylemişti. O insanlar kötü olanlar değildi, kötü olan Jisung'du. Minho sinirle gülüp ona doğru hızla gidip, suratına yumruk indirdi. Jisung yere düşerken hiçbir şekilde ses çıkarmadı ya da karşılık vermedi. Karnına tekme yediğinde de öylece yatmaya devam etti.

"Neden yalan söyledin?! Senin yüzünden başımız belaya girdi ve arkadaşımız yaralandı! Ölebilirdik. Bir de utanmadan bizim yanımızda olmak istedin. Söylesene, neden yaptın?!"

"Çünkü yaşamak istedim!"

Jisung, başını kaldırıp ona bağırmıştı. Canının ne kadar yandığının bir önemi yoktu. Sadece kendini savunmak istemişti çünkü kendince sebepleri vardı.

"Hepiniz gibi ben de yaşamak istedim. Bu yüzden yalan söyledim."

Minho ona tekrar tekme geçirdikten sonra Jisung'un yanından uzaklaştı. Yoksa vücudunu kaplayan siniri yüzünden onu döverek öldürebilirdi. Bir de onu korumak için onca zahmete girmiş olmaları aklına geliyordu bu da onu daha da sinirlendiriyordu. Teslim edebilecekken yapmamışlardı ve onu aralarına almaya karar vermişlerdi. Ama o hem yalancı hem de hırsızdı. Onlara da aynılarını yapmayacağının bir garantisi yoktu. Jisung sonunda ayağa kalkabilmişti.

"Onları ben hallederim ve peşinizi bırakırlar merak etmeyin. Hem, şimdiye kadar neler yaptığımı merak etmiyor musunuz? Size burada neler yaptığımı göstereyim, gelin."

Chris arkadaşlarını binaya sokarken Felix, Jisung'a kırgın bir şekilde bakmıştı. Jisung onun bakışlarını görünce başını öne eğip, arkasını döndü. Düştüğü durum yüzünden kendinden utanıyordu. Felix'de gidince sinirden ağlamaya başlamıştı. Yaptığının doğru olmadığını kendi de biliyordu ama bu şekilde ortaya çıkması onu delirtmeye yetebilirdi. Kendi teslim olacaktı. Zaten bundan sonra ne oraya, ne de buraya ait olabilirdi. Yalnız kalmaktansa ölmenin daha iyi olacağını düşündü. En azından artık o lanet yaratıklarla uğraşmak zorunda kalmayacaktı. Bir süre temiz havayı soluduktan sonra o da apartmandan içeri girdi. Chris burada olduğuna göre temizdi. Merdivenlerden inip çıkışa doğru ilerlediğinde çocuklar onu görmüşlerdi.

"Nereye gittiğini sanıyorsun?"

"Teslim olmaya."

Minho'nun sorusunu yanıtladı. Yürümeye devam ettiği sırada kafasına atılan çanta ile durdu. Gözlerini kapatıp, nefes verdi.

"Çanta taşıyıcıya ihtiyacımız var, gidemezsin."

Hyunjin gitmesini istemese de ona hâlâ kötü kötü bakıyordu. Minho onu benzeterek cezasını vermişti zaten. Arkada adam bırakmama geçerliliğini koruyordu. Nasıl olsa Chris halledeceğini söylemişti. Ama.. Minho onun yüzüne bile bakmıyordu. Jisung, yerdeki çantayı alıp yanlarına gitti.

"Hadi, Chris hyung burayı gezdirecek. Sinirimi bozacak şeyler yapma mesela Jeongin'e yaklaşmak gibi."

Jisung gözlerini devirip, peşlerine takıldı. Aslına bakılırsa o da Chris'in hikayesini ve burada neler yaptığını merak ediyordu.
Daha sonrasında Minho'dan özür dileyecekti.

Apocalypse. ┇Minsung.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin