"Büyütüyorsun."
"Büyütüyor muyum?!" derin bir nefes aldım. "Büyütüyormuşum!"
"Evet."
"Bir eve nasıl ekmek girdiğini biliyor musun? İnsanlar 'çalışır' ve 'para kazanır'. Eğer çalışamazsak ne olur? Aç kalırız. Aç kalırsak ne olur? Ölürüz!"
"Mete!"
"İşten çıkarken ne düşünüyordun ki?!"
"Beni dinle! Sakinleşecek misin azıcık?"
Derin bir nefes verdim ve kendimi koltuğa bıraktım. "Dinliyorum."
"Birincisi, sen işten çıkarken ne düşünüyorsan aynısını düşünüyordum. Artık insanlara hizmet etmeye katlanabileceğimi sanmıyordum, ve istifa ettim, bu kadar basit."
"En azından ben bir iş bulana kadar bekleyebilirdin değil mi!"
"Mete bir daha sözümü kesersen sana elektrikli süpürgeyle dalarım. Çok ciddiyim."
"Tamam tamam, sustum."
"Hatırlarsan uzun süredir para biriktiriyorduk," itiraz etmek için ağzımı açtım fakat benden önce o konuştu. "Evet, biliyorum, o parayı bir yurtdışı gezisi için saklıyorduk fakat şu an ihtiyacımız var, yurtdışı bekleyebilir."
Parmağımı kaldırdım.
"Evet?"
"Konuşabilir miyim?"
"Konuş."
"Para bittiğinde ne yapıcaz?"
"Götümüzü satıcaz anasını satiyim. Ne yapabiliriz Mete, o kadar da amele değiliz, para bitmeden bir iş buluruz herhalde." Benden ses çıkmayınca devam etti. "Bak, uzun süredir bunu düşünüyorum. Sence de artık üniversitesini okuduğumuz alanlarla ilgili işler bulmanın vakti gelmedi mi?"
"Ne demeye çalışıyorsun?" dedim gözlerimi kısarak. Aslında neyden bahsettiğini anlamış sayılırdım.
"Televizyon ve sinema sektöründen bahsediyordum."
XXX
Yıl iki bin altı. Bir ergen, Hacettepe İletişim Fakültesi'ni kazanır. Radyo, Sinema ve Televizyon okumak için apar topar Ankara'ya gider. Yıl iki bin sekiz. Bir sarışın Yeditepe Güzel Sanatlar Fakültesi'ni kazanır. Yıl iki bin on iki. Tiyatro bölümünden mevzun olacağı bu son senede koruyucu ailesini bir trafik kazasında kaybeder. Okulu iki sene uzatarak altı senede bitiren ergen, aşık olduğunu kabul ettiği adamın yanında olabilmek için üniversiteden sonra hemen İstanbul'a döner. Yıl iki bin on üç. Sarışın, iş bulabilmek için ergenle beraber bir askerlik şubesine başvuru yapar. Yıl iki bin on üç buçuk. Üniversite mevzunları olarak yarım dönem askerlik yaptıkları için eve çabuk dönerler. Faturalarını cennetlik Emine Teyze öderken, artık acil bir şekilde para kazanmaları gerektiği için bulabildikleri en uygun işlere girerler. Ergen, fotoğrafçılığa ilgisi olduğu için bir dergide, sarışın ise dil kurslarının ücretlerini karşılayabilmek için bir restorantta çalışmaya başlar. Yıl iki bin on beş. İki salak da işlerinden istifa edip ortada mal gibi kalırlar.
Pekala, bu bizim hayatımızı en güzel özetleyen anlatım olurdu sanırım. Ah, size daha önce sarışının dört dil bildiğinden bahsetmedim değil mi?
"Tam olarak ne yapacağız?" dedim.
"Artık zamanımız da paramız da var. Ne yapmak istiyorsan onu yap. Bir senarist veya yönetmen olmak istediğinden bahsediyordun, tanıdığın yönetmenleri ara, ne bileyim, aynı okuldan mezun olduğunuz birileri vardır elbet."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sentimental boys at ♡ [boyxboy]
Humor☆ o özeldi. o her zaman özeldi. onu ilk gördüğüm an anlamıştım bunu. küçükken onu istediğimi düşünürdüm. benim olmasını istiyordum. bana ait olmasını, tıpkı oyuncaklarım gibi. ama o bir oyuncak değildi. sahip olmadığın küçük kardeşin, derdi annem ba...