Kafamdan aşağı boşaltılan kuzey kutbunun anasının amı sıcaklığındaki suyla sıçradım ve iki adamla burun buruna geldim. Gerçi adam demeye bin şahit isterdi ama, şu durumda karşımdakilere hakaret etme lüksüne sahip değildim, hele bu öküzlere hiç. Çünkü; Bir, ben sandalyeye bağlı durumdaydım; iki, ama onlar herhangi birşeye bağlı değillerdi; ve üç, karşımdaki adamların bir tanesi yaklaşık beş tane bana eşdeğerdi.
Size nasıl bir durumda olduğumu daha iyi anlatayım; karşımda takım elbise giymiş iki ayı, başımda sızlayan bir şişlik, nerede olduğunu bilmediğim bir İstiklal var ve neden böyle biyerde olduğumu bile bilmiyorum. Allah belamı vermiş anlayacağınız.
Ben bunları düşünürken karşımdaki adamlardan biri konuşmaya başladı.
"Adın ne?" Ses çıkarmadım çünkü odayı inceliyordum. Tavandan bir ampul sarkıyordu ve zemin gazete kağıtları ve samanla doluydu. Tam karşımdaki demir kapının ortasında enlemesine geniş dikdörtgen şeklinde bir boşluk vardı. Ahh, acaba İstiklal neredeydi? Canını yakmışlar mıydı? Onu çok hırpalamamalarını umdum, çünkü o benim kadar acıya dayanıklı da değildi. Hay sikiyim! Şu ipleri biraz gevşetebilseydim!
"Bir soru sordum." dedi ayı heriflerden uzun olan. Ve bende beynimde seni üç posta siktim. Eşit miyiz?
---ÇAT!
Kafamın sağa savrulmasıyla beraber sandalye devrilecek gibi oldu ama diğer adam bunu engelledi. Hala ıslak olan saçlarımdan sızlayan yanağıma damlayan sular acımı biraz olsun hafifletiyordu.
"Şimdi cevap verecek misin?"
"F..fena.." dedim yavaşça, bana vuran adam duymak için kulağını yaklaştırdı.
"..s...i"
"Ke..rim.."
Biraz angut oldukları için ilk önce anlayamadılar olayı.
"Demek adın Fenasi." dedi bir tanesi, diğeri de ekledi.
"Kerim." dedi. "Adı fenasikerim. Bi dakka, LAN!"
Adamlar tam bana dalacaklardı ki, kapı açıldı ve içeri takım elbiseli sıska bi herif girdi. Niye buradaki herkes takım elbiseli, cenaz falan mı var derken adam iki anguta çıkmalarını işaret etti ve benim vahşi ayı sandığım adamlar kuzu kuzu odadan çıktılar. Şimdi odada sadece ikimiz vardık. Adam yanıma geldi ve yüzünü yüzüme yaklaştırarak konuştu.
"Adını sormayacağım çünkü söylemeyeceğini biliyorum, evet, ben sana tutsak diyeceğim. Şimdi söyle bakalım 'tutsak' b--" kafasının bu kadar yakında olmasını fırsat bilerek kafa attım herife.
"Ann--siktir."
Yeniden bana yaklaştı ve eliyle sıkıca çenemden tuttu.
"Bana bak orospu çocuğu. İstediğim şeyi söyleyene kadar bu odadan çıkamayacaksın. Ya kolay yoldan ya da zor yoldan halledeğim bu işi. Çünkü sen ve salak arkadaşın patronumu çok kızdıracak şeyler yaptınız. Eğer zor yolu seçersen buraya bizzat kendisi gelip seninle ilgilenir. Ve eğer gelirse, inan bana," dudaklarını aşağı sarkıttı ve ağlamaklı bir ses tonunda devam etti. "canın çok, çok yanacak."
"Patronun gidip kendini becersin." dedim. "Arkadaşım nerede?"
"Ha, şu sarı kafa mı, seni onunla aynı hücreye koymamanın daha akıllıca olacağını düşündük. Başka bir hücrede arkadaşlarım onunla ilgileniyor."
İSTİKLAL'E SARI KAFA DİYEBİLECEK TEK KİŞİ BENİM! ONA VURABİLECEK TEK KİŞİ DE BENİM! SİKERİM LAN HEPİNİZİ!
Adam geri çekildiğinde nihayet mantıklı soruları sormayı akıl edebilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sentimental boys at ♡ [boyxboy]
Humor☆ o özeldi. o her zaman özeldi. onu ilk gördüğüm an anlamıştım bunu. küçükken onu istediğimi düşünürdüm. benim olmasını istiyordum. bana ait olmasını, tıpkı oyuncaklarım gibi. ama o bir oyuncak değildi. sahip olmadığın küçük kardeşin, derdi annem ba...