CANHIRAŞ

5.7K 278 250
                                    

Hercümerç ~13.02.2021

Perdenin Ardındakiler - Hatıralarım

🦋

Mira Alkan içine kazdığı mezara ruhunu gömmüştü.

Avuçlarının arasında ki ölü toprağa iyileştiremediği yaralar bırakılmıştı, onlar can yaralarıydı. Ruhunu, kalbini, kendine ait olan her şeyi paramparça etmişti. Büyük parçalardan kurtulsa da küçük olan vardı ya, gözle görülmez, çekip çıkarılmak istense yeri bulunmaz, bir kez girdi mi bir daha çıkmayan küçük parçalar, işte onlar her yeri kan revan içinde bırakmıştı.

Mira açıkçası bazı şeyleri unutmuştu. Sindirmiş ya da atlatmıştı, tam emin değildi. Ne daha çok acıtıyordu, neye daha çok üzülüyordu bilemiyordu. Acı beynini o kadar uyuşturmuştu ki artık hiçbir şey net değildi.

Belki de bu yüzden ölen ruhunun yanına tavandan sarkan iple bedenini gömmeyi çok görmüyordu.

Hayat bir kez olsun güzellikler bahşetmemişti. Evet, bunu umut etmişti. Bu fikri yıllarca beslemiş, bakmış ve büyütmüştü ama geriye kalan tek şey çürüyüp küflenmiş köklerdi. Ona sadece acı cömertçe sunulmuştu ve Mira artık aksi için çabalamıyordu.

Bir dakikası yirmi saat gibi geçse de sadece bekliyordu. O ip bir gün gelip boynuna dolanacaktı. Kendi ona hiç adım atmayacaktı, yapmayacaktı çünkü hala her gün onu ziyarete gelen arkadaşlarının omuzlarına bir ölüm daha eklemek istemiyordu.

Sabah kahvaltısı hazırlayan Asi'yi, akşam yemekleri için her gün farklı bir şey yapmaya çalışan Vuslat'ı, onu eğlendirmek için bin bir yolu deneyen Şanalp'i, bazen gerçekten kendini güvensiz hissettiğinde bunu fark edip kapısında bekleyen Kamber'i bir kez daha o yıkmayacaktı. Ne kadar karanlık çöktüğünde, dört duvar arasında hayaletleriyle yalnız kaldığı zamanlarda dip kuyusuna güneş doğmasa da yapmayacaktı.

İnleyerek yattığı yerde yön değiştirdiğinde Asi'nin sesini duydu. Pes etmek nedir bilmeyen arkadaşına ilk önce güzel bir sövdü ardından başını ovarak yataktan kalktı. Ayakları zemin yerine şişelere çarptığında onları saklaması gerektiğini düşündü. Yoksa yine bir sürü azar yiyecekti.

Yatağın altına ittirilmeye çalıştığında çabaları boşa çıkmış, Asi odanın kapısını gürültüyle açmış ve suçüstü yakalamıştı.

Ne yaptığını kesinlikle fark etmişti olsa da umursamadan, "Kahvaltı hazırlıyorum, hemen gel," dedi. Mira yüzünde gördüğü hayal kırıklığı yüzünden kendini boğmak istedi. Onlara bunu yapmak istemiyordu ama kahrolası düşünceleri onu bir saniye olsun yalnız bırakmıyordu.

"Elimi yüzümü yıkayıp geliyorum," dediğinde kafasını sallayarak çıktı. Yataktan yavaşça kalkmasına rağmen dönen dengesi yüzünden bir yere tutunmak zorunda kaldı. Başı, boğazı, midesi berbat haldeydi. Akşam hiçbir şey yemeden sadece tavana bakarak içmişti ve galiba tüm ağrıları hak ediyordu.

Sakince bir adım attığında en azından yürüyebilecek kadar iyi olduğuna emin oldu ve banyoya girdi. Elini yüzünü yıkarken karşısındaki parçalanmış aynadan yüzüne baktı. Onu neden kırdığını bile hatırlamıyordu, sanırım kendine dayanamayıp şişeyi fırlatmıştı.

Ellerini havluya silip banyodan ardından odadan çıktı. Mutfağa girdiğinde Vuslat masada oturuyordu ve Asi ocakta bir şeylerle ilgileniyordu.

Vuslat geldiğini gördüğünde parlak bir şekilde gülümsedi, "Günaydın. Ya da... İyi öğlenler?"

Masaya oturduğunda önüne itilen turşu suyu iğrenmesine sebep oldu. Ne zaman akşamdan kalma olsa bu lanet şeyi ona zorla içirirlerdi. "Çok bir şeyim yok," diye mırıldandı. "Belki su..."

HERCÜMERÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin