DİLHUN

2.9K 183 178
                                    

Red- Hymn for the Missing

🦋

Mezarlığa dönmüş zihnin aksine çarpan kalbi, hayata devam etmeye çalışan bedeniyle bir binanın tepesinde uzanıyordu.

Bir ay geçmişti. Belki de bir asır.

Elleri arasına sıkıştırılmış lavinia çiçeğiyle parlak gökyüzüne bakıyordu.

Tüm duyguları onu terk etmişti. Sadece duruyordu. Ayakları bina tepelerinde, köprü kenarlarında dolanıyordu ama koluna yapışan, bir türlü kime ait olduğunu bilmediği el sıkıca tutuyordu onu. Aklının her bir yanını saran sisten dolayı hiçbir şey netliğini korumuyordu.

Yaşıyor muydu? Ölmüş müydü?

Gözleri önünde yalnızca bir perde oynuyordu. O odanın içerisinde başlıyor, silahın havaya kalkmasını, ateş etmeye hazır hala getirilmesi, hedef tahtasının ayarlanmasıyla devam ediyor İrem ne kadar tam bu anda durdurmaya çalışsa da yere düşen bedeni hep görüyordu. Bulaşan kanı. Gülümseyen ifadesi.

Kendine değmeyen yüzü.

Hiç bakmamıştı ona. Vedayı Arda'ya etmiş, onu öylece geride bırakmıştı. Hatırladıkça dişleri kırılırcasına sıkılıyordu. O adamın adını bile ağzına almamalıydı, yaşanan tüm felaket onun yüzündendi. Ilgar ne kadar affettim dese de affedemezdi.

Ilgar'ı kaybetme sebebiyken nasıl affederdi?

Aylarca yalan söylemesini, gözlerinin içine baka baka ihaneti etmesini görmüyordu bile. Zihninde dönen tek kare Ilgar'ın onun için sıkılan kurşunun önüne atlamasıydı.

Elleri arasında tuttuğu çiçek sıkılmaktan dağılmıştı. Düşündükçe daha çok öfkeleniyordu. Yerinde kalktığında ısrarla çalan telefonu cebinden çıkarıp ekranına bakmadan açtı ve kulağına götürdü. "İrem," diyen abisine cevap vermeden bekledi. "İrem acilen çağırdığım yere gelmen gerekiyor." Sesindeki endişe kulaklarına çarparken beklemeye devam etti. "Kardeşim... Lütfen gel."

Telefonu kapattığında onu görmezden gelemeyeceği için yerinden kalktı. Gelen mesajda hastane adresi olması kaşların çatılmasına sebep oldu. "Hadi bakalım," diye mırıldanarak çağırılan yere gittiğinde bahçede tartışan Kamber ve abisini görmüş ve telaşsız adımlarla yanlarına gitmişti. Geldiğini fark ettiklerinde konuşmalarını anında kesip endişe ve korkuyla karışık gözlerle onu süzdüler. "İrem... Kan değerlerinde..." dedi fakat devamını getiremeden sustu. Ne olmuştu? Bir sürü kontrol adı altında kan vermişlerdi. Onları bu kadar endişelendirecek ne çıkmış olabilirdi ki? "Doktorun yanına gidelim, onunla konuşmalıyız." Mete yutkunarak kardeşine baktı, bunu o söyleyemezdi. Asla yapamazdı.

Elinden tutup peşinden sürüklerken bir yandan da hata olması için dua ediyordu. Şu an çok yanlış bir zamandı. Kardeşinin hayatla bağları neredeyse kopmuştu ve bir kişiye daha bakma şansı yüzde sıfır bile değildi. İhtimali yoktu.

Doktorun odasının önüne geldiklerinde kapıyı tıklattı ve gelmeden önce görüştüğü doktor onları hazır bir vaziyette karşıladı. Durumdan az çok bahsetmişlerdi, böyle bir şey varsa en uygun dille söylenmeliydi. "Buyurun," dedi koltukları işaret edip.

İrem sağında abisi, solunda Kamber ile iki kişilik koltuğa oturduklarında kaşları çatıldı. Her şey gibi bir şey daha çok yanlış gidiyor olmalıydı.

"Evet İrem Hanım, polis merkezinden çıktıktan sonra kontrol için verdiğiniz kanlarda bazı değerler yüksek çıktı. Durumu kesinleştirmek için sizi buraya çağırdım," deyip ellerini masanın üzerine koyup derin bir nefes aldı. "Hamile olabilirsiniz."

HERCÜMERÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin