MAVİ'nin Özgürlük Savaşçıları

2.7K 163 341
                                    

Vuslat Sayıner, geçen on beş yılda kendine bir çok eleştiri yapmıştı.

Hatalarının hepsini görmüş, yanlış yaptığı tüm noktaları bulmuştu. Teker teker üzerlerinden geçip düzeltmeye başladığında herkes gibi o da kendine vazgeçmesini defalarca kez söylemişti. Ama yapamayacağını anladığında geri durmayı çalışmış, hayatımın bari geri kalan kısmında kendi öz saygımı koruyayım demişti.

Bunu başarmıştı da. Aslında hayal dahi edemeyeceği kadar Kamber'i yaşamından çıkarmıştı. Verdiği savaşları hatırladığında gülmeden edemedi. Defalarca kez kanamış, pes etmemiş, devam etmişti fakat tek cümleyle uğruna savaştığı her şey tuzla buz olmuştu.

Kamber deneyelim dediğinde elbette ona bir cevap verememişti. Konuşmamış, yorum yapmamış, sadece geçiştirmişti. Mevzuyu uzatıyordu ama hayır diyebilme gücü varsa, onu bir kez daha pişman olmadan önce bulmak istiyordu.

Vuslat, başka biriyle olma ihtimalini daha önce hiç düşünmemişti. Belki cesareti yoktu, belki sevmekten korkuyordu, belki de Kamber'i bırakmaya asla hazır olamamıştı. Hala bekliyor değildi, ona karşı olan umutları yıllar önce tükenmişti. Yine de başka birini hayatına alamazdı. Yapamayacağını çok iyi biliyordu. Hem o kadar da bencil olamazdı, yaşamının her evrensinde bir adamın izini taşırken başkasının o izleri kabul etmesini beklemek haksızlık olurdu.

Bu yüzden yalnız gelmiş olmasam da, hep yalnız devam edeceğim kuralını kolaylıkla kabul etmişti. Bu kabullenişin verdiği rahatlıkla iyi bir hayat sürüyordu fakat şu anda elinde patlayan bir bombayla her bir tarafa saçılmıştı.

Aynı eski günlerdeki gibi.

Korkuyordu, çünkü kendi için bulduğu sevgiyi tekrar feda edebilirdi. Eski kafasına belki o kadar keskin bir dönüş yapamazdı fakat hala içinde bulunan bağlanma duygusu güçlüydü. Bu duyguyu yıllar geçse de sindirememiş ya da silememişti. Neden böylesine bir insana bağlanmak istiyordu, asla çözemiyordu.

Öfkeyle yerinden kalkıp çantasını alarak odasından çıktı. Kamber'le geçen olaydan sonra kafasını bir türlü toparlayamadığı için herhangi bir görüşme almamıştı. Yine de kliniğe geliyordu çünkü evde daha çok fıttıracakmış gibi oluyordu. Kızların ve Şanalp'in soruları, Arda'nın anlam veremediği bakışları, her an bir yerden fırlayıp çıkacak olan Kamber varken akli dengesini korumak yalnızca daha da imkansızlaşıyordu.

"Meltem hanım, ben çıkıyorum," dedi danışmada kahvesini yudumlayan kadına. Altı psikologdan oluşan oldukça geniş kapsamlı bir klinikti çalıştığı yer. Burada çalışabilmek deli gibi uğramış, Zehra hanımın gözüne girebilmek adına tüm marifetlerini göstermişti. Neyse ki işe de yaramış, burada çalışmaya başlayan ikinci psikolog olmuştu.

"Peki Vuslat hanım. Yarın ve diğer gün olan görüşmelerinizi de ertelediniz, bir sorun yok değil mi?"

"Ufak bir mola ihtiyacı," deyip gülümsedi. Zehra hanım her zaman durmanız gerekiyorsa durun, derdi. Kendiniz iyileşmeseniz başkasını iyileştiremezsiniz. Bu yüzden işten bir kaç günlük kaçamak çok göze batmıyordu. "Hemen toparlayıp düzenime tekrar döneceğim."

"Anladım, dikkat edin kendinize," dediğinde el sallayarak yürümeye başladı. Binanın çıkışına yaklaşırken camdan gördüğü arabayla adımları anında ters yöne dönerek yürümeye başlamıştı ki kaçtığı kişiyle göz göze geldi.

Kamber duvara yaslanmış tam da ona bakıyordu. "Kaçacağını biliyordum."

"Kaçmıyorum," diye hızla reddetti. Bazen ondan cidden nefret ediyordu. Bütün davranışlarını, ne tür bir tepki vereceğini, ne yapacağını, nasıl bu kadar iyi bilebilirdi?

HERCÜMERÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin