2. Bölüm: "Uzak Yolculuk"

585 25 4
                                    

2. Bölüm: "Uzak Yolculuk"

Ani aldığımız kararlar geleceğimizi değiştirecek güclere sahiptir. Aldığım karar ya geleceğimi değiştirip pişman olmamı sağlayacak, ya da bundan asla pişman olmayacağımı dile getirecekti. Hayatta güvendiğim kimse yoktu, çünkü bana o güveni hissettirecek bir şey yapan olmamıştı. Bu yüzden verdiğim karardan asla pişman olmayacaktım.

Aldığım karardan bir iki saat sonra odamda oturup düşünüyordum. Kolay değildi ne de olsa yuvamdan - her ne kadar benim için cehennem olan yerden vazgeçmek akla gelinecek şey değildi. Bu eve küçüklüğümü, annemle olan anılarımı sığdırmıştım. Peki şimdi böyle ani bir şekilde bu kararı vermek ne kadar doğru olabilirdi ki?

Çok düşünüyordum. Her seferinde farklı taraflardan düşündüm. Ama bu sefer onları sevindirmeyecektim. Bu yüzden aldığım kararın üzerinde kalmaya karar verdim.

Yaren bana kararımımı babama söyleyeceğini söylemişti. Babam ona kızmadı. Zaten babam benden başka hiç kimseye kızmazdı.

"Reyyan,". Bu ses kulağıma geldiği an irkildim. Onun sesini sevmiyordum, ona ait olan hiçbir şeyi sevmiyordum.

"Efendim?". Çok yorgun çıktı sesim.
"Gel buraya," dedi ve devam etti "Konuşacaklarım var seninle." Sesi çok sakin çıkmıştı. Verdiği tepki bu muydu? Ahh tabi zaten beni sevmiyor, teklifi duyduğunda içten içe çok mutlu olmuştur kesin.

"Bugün sofrada davranış tarzın hiç ama hiç hoşuma gitmedi. Bir daha bunu tekrarlarsan hiç hoş karşılamayacağım." Böyle tehditleri her zaman vardı zaten."Zaten tekrarlayacak zamanın olmayacak." Kabul etmişti. Biliyordum. Onun tek istediği şey benim bu evden gitmemdi ve onu sevimli, biricik ailesiyle yalnız bırakmamdı.

Ama nasıl bu kadar çabuk ikna olmuştu?

Bir anda Melikenin siluetini kapıda gördüm. Kollarını önünde bağlamış, zafer gülümsemesiyle bizi izliyordu.
"Bana borçlusun," Ne dediğini tam anlamadım. Sonra devam etti "Babanı ben ikna ettim. Gitmek istemiyor musun? Yardımcı oldum işte. Nereye istersen gide bilirsin, yeter ki, bizden uzak ol".

Anlamalıydım. Melike yine babamı yönetmeye çalışıyordu ve babam da asla bu kadının saf maskesi takan bir cadı olduğunu anlamayacaktı. Ona üzülüyordum. Bu denli bir kadına sürekli güvenmesi sonunda sadece onu üzecekti. Bunu babama defalarca kez söylemeye çalışmıştım ama beni asla dinlemeyip aksine sevgili karısının üzerine iftira attığımı söyleyip durmuştu. Melikenin kaç tane yanlışını söylesem bile kadın bir çare bulup her seferinde işin içinden kurtuluyordu. İlişkilerini bu güne kadar asla umursamadım. Onları ayırmak için çabalar sarf etmedim mesela. Sadece babamın gözünü açmak istedim ama babam artık çok değişmişti. Eskiden birlikte oynadığımız oyunlar, gezdiğimiz onlarca yerler...Ne babam beni kızı olarak ne de ben onu babam olarak görüyordum. Bizi birlikte tutan sadece annemdi. Biz annem sayesinde bir aile olmuştuk. Annem gittikten sonra koptuk bir birimizden. Öyle bir koptuk ki, babam bana bile sormadan benim geleceğime karşı karar alıyordu.

Bu sefer Melikenin oynadığı oyunlar benim zararıma değildi. En azından babamı ikna etmişti.

"Merak etme," dedim hafif bir tebessümle " Çok kısa zamanda gideceğim zaten."

"Ama bir şartım var," dediğimde babam 'ne' dercesine kafasını salladı.
O sırada Melike "Şart mı? Hayatını kurtarıyorum ve sen bana şart mı koyuyorsun?" gözlerini şok olmuşcasına açtı ve sonra güldü.

"Sana benim hayatımı kurtar dedim mi?" Etrafı sessizlik sardı. Sustu. Sustuk.

Sonra onun ağzından çıkacak bir kelimeyi bile dinlememek için hemen konuya daldım. "Odamın kapısını kilitleyeceğim. Anahtarı yanımda götüreceğim." Melike bana anlamaz şekilde baktı. Adım gibi biliyordum ki, ben bu evden gittikten sonra odamda anneme dair her ne varsa atacaktı ve bu odayı kendi kızına hazırlayacaktı. Zaten Şevval 'benim odam küçük' diye mızmızlanıyordu.

"Bari buna izin versen baba? Lütfen."

"Tamam. Odan kilitli kalacak," dedi ve Melikeye döndü. "Aynı zamanda odana kimsenin girmesine de müsaade etmeyeceğim."

Bu sefer zafer gülümsememi gösterme sırası bendeydi. Kapıya doğru yürüyüp ona onu deli edecek bakışlar attım. Sinirini gözünden anlıyordum. Ve bu nedensizce beni mutlu etmişti.

1 hafta sonra
1 hafta geçmişti. Ben artık kararımdan tam emindim. Bu evden gidecektim aksi halde istemediğim bir hayat yaşayacaktım.

Valizimi alıp odadan çıkmadan önce masanın üzerime koyduğum, annemle küçükken çektirdiğimiz fotoğrafı aldım ve uzun uzun baktım.

"Anneciğim, özür dilerim. Bugün bizim küçük dünyamızdan gidiyorum. Gitmek zorundayım." Gözlerim dolmuştu. "Seni çok özledim anne. Masallarını, ninnilerini çok özledim. Tüm gün seninle oynadığımız oyunları yeniden oynamayı özledim. Seni özledim annem, seni çok özledim" Daha sonra hemen fotoğrafı çantama koyup, göz yaşlarımı elimn tersiyle silmeye başladım. En azından şimdi ağlamak zamanım değildi, ne de olsa yeni bir hayata başlayacaktım ve bugün ağlamakla tüm günümü ziyan edemezdim.

Odadan çıkmadan önce etrafımı dönerek odama baktım.

"Bu son değil. Bir gün yine geleceğim."

Odadan çıktığımda babamı oralarda görmedim. Beni geçirmeye bile gelmemişti. Muhtemelen beni görmek istemiyordu.

Kafama takmamayı karar aldım ve hemen kapının kilidini açtım.

"Baba, gidiyorum." Dedim bir umutla. Belki gelir diye, bana son kez sarılır diye..."Baba?" Gelmedi.

Kapıyi açtım, dışarı çıktım. Merdivenleri hızlıca inip hemen Yaren'in yanına koştum. Amcam ve yengem ona sımsıkı sarılmıştı. Bu görüntü içimi parçaladı. Beni umursayan herhangi kimse yoktu ve belki de bu bir yandan da iyiydi. Ne de olsa gözüm arkada kalmazdı.

"Gidelim artık," dedi Yaren ve ben de onaylar şekilde başımı salladım.

Artık yeni bir hayatım olacaktı. Yeni bir yuva, yeni arkadaşlar. Mutlu olacağıma inanıyordum, çünkü orada beni mutsuz edecek insanlar olmayacaktı.

"Bundan sonra hayatında sadece mutluluk olacak, Reyyan. Sadece mutlu olacaksın." dedim kendi kendime. Derin bir nefes aldım ve huzurlu şekilde gülümsedim.

Ben Reyyan Şadoğlu. Kendi hikayemi yazmaya geliyorum.

SEVDA MASALI (REYMİR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin