27

482 50 9
                                    


İnsanların büyük bir çoğunluğu, sevme sorununu; sevebilmekten, sevmekten çok sevilme sorunu olarak algılar. Bu nedenle onlar için önemli olan, nasıl sevilebilecekleri, nasıl sevilmeye değer olabilecekleridir.

"Seokjin gelecek misin artık?"

Defalarca çağırdığım halde her seferinde bir dakika isteyip duruyordu fakat yarım saat olacaktı. Bir kez daha yüksek sesle bağırmıştım ama yine bana mısın dememişti. Hızlı adımlarla odaya ilerleyip kapalı olan kapıyı açtım. Telefondakine veda cümlelerini sıralarken sevecen bir şekilde bakıyordu yüzüme.

"Seni çağırıyorum bir saattir. Yardım edecektin yemeğe. Kiminle ne konuşuyorsun bu kadar uzun?"

Kapattığı telefonu yatağa fırlattıktan sonra yanıma adımladı. "Ne yapabilirim? Önemli olmasa uzatmam, biliyorsun." dediğinde ben çoktan arkamı dönüp salona ilerlemiştim. Tezgahın başına geldiğimizde arkamda beni izliyordu. Birkaç saniye sonra boynumdan uzattığı kollarını önümde birleştirdi. Enseme uzun öpücükler bırakırken gıdıklandığım için dirseğim ile geri ittirdim.

Ben ittirdikçe o ısrarla öpmeye devam ederken kulağımın tam dibinde duyuyordum gülümsemesini. En sonunda boynumdan ayrıldığında "Nasıl yardımcı olabilirim?" demiş ve yanıma geçmişti.

"Yemek oldu zaten. Masayı hazırlayabilirsin."
"Hemen!" derken kalçamı okşayarak ayrılmıştı yanımdan. Bu hareketine hâlâ alışamamıştım ve Seokjin bundan aşırı keyif alıyordu. Heyecanlı sesimi öfkemle örtmeye çalışarak bağırdım arkasından.
"Seokjin!"
"Ben de seni güzelim."

Dediği şey ile ikimizde kahkaha atarken birkaç dakika sonra hazırlamıştı masayı. Yemekleri alıp yerleştiğimizde sabahki az yemenin acısını ikimizde çıkarıyorduk.

"Dünden sonra hiç konuştunuz mu Jungkook'la?"
"Konuşmadık ama aklımda hep o var. Bunu söyleyeceğimi düşünmezdim ama tek başıma kalıp söylediklerini düşündüğümde onun yanında olmak istediğimi fark ettim."

Yediği yemekten başını kaldırıp yüzüme baktı. Gözlerinde çok kısa bir endişe gördüğümde anında gülümsemiş ve örtmüştü bakışlarını. Duygularını saklamakta Seokjin'in üstüne tanımıyordum.

İçeceğinden bir yudum alıp gözlerini ovuşturdu. "Nasıl olacak bu?"
"Bilmiyorum, mesela Jimin ile yaşamaya başlasa veya yurdun yakınlarında bir ev tutsa her şey daha kolay olur. O da ister mi acaba?"

Şaşkınlıkla bana bakarken ona hak veriyordum. Daha günler öncesine kadar aynı masada oturmamıza bile tahammül edemezken, şimdi yakınımda olmasını istemem bana da tuhaf hatta belki biraz da korkunç geliyordu. Resmen Jungkook ile konuşup aramı düzeltmek için gün saymışım da haberim yokmuş.

"İster neden istemesin ki?"
"Bilmiyorum."
"Hatalarınızı telafi etme konusunda kararlıysanız zaten o da bunu ister ve hızla uyum sağlamak için uğraşır."
"Doğru söylüyorsun."

Birkaç saniye tedirgin bakışlarını gezdirdi üzerimde. Demek istediği bir şey olduğu mimiklerinden belli oluyordu fakat sorsam söylemezdi. Aklıma gelen konu ile kaşlarımı kaldırıp gözlerimi kıstım. "Dün Taehyung seni aramıştı da ben konuşmuştum ya hani?"

Dikkatle yüzüne baktığımda yutkundu. "Evet?"
"Bir şeyi halledip halletmediğini sordu. Konunun ne olduğunu sorunca da; bu ikimizin arasındaki bir mesele, sana söyleyemem dedi."
"Evet?"

Ben şaşkınlıkla suratına bakarken o yemeğine döndü. "Ne eveti Jin? Benden bir şey mi saklıyorsun?"
"Evet."
"Ne?"

Ağızının kenarındaki yağı silip rahat bir tavırlarla baktı yüzüme. "Sana bir şey soracağım." dediğinde sesi tavırlarının aksine ciddi ve kararlıydı.

 roommate / yoonjin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin