17

644 83 24
                                    

Sevgi, sevdiğimiz bir şeyin yaşaması ve gelişmesi için duyduğumuz etkin ilgidir.

Hayatım boyunca çaresizlik duygusunu tam manasıyla tatmamış biri olarak şu an ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bugüne kadar sevdiğim hiçbir insan ölümle burun buruna gelmemiş veya bir kaza sonucu zarar görmemişti. Yalnızca geçen yıl nenemin vefatında ben de dahil herkes onun ölümünü, o son nefesini vermeden önce kabullenmişti. Hasta bir insanın nefes alırken acı çekmesi yerine, kalbinin durup sonsuz uykuya teslim olmasını tercih ediyordunuz. Bu her ne kadar tercih gibi durmasa da öyleydi ve biz onun nefes alırken acı çekmemesinden yanaydık. Nefes alıyorsa ızdırap çekmemeliydi, o nefes ona hayat vermeliydi. Nenem ise aldığı her nefeste acı hissediyordu.

Bugün ise boş hastane koridorunu izlerken, tam anlamıyla çaresiz hissediyordum. Dinlediğim bir şarkıda beklemek de bir çaredir yazıyordu fakat bu neyi veya kimi, hangi durumda nerede beklemek olduğu anlatılmamıştı. Sadece bekle denmişti, hisler konuşulmamış yalnızca bekle demişti. Çaresi olup olmadığı bile düşünülmemişti belki de. Sanırım bir çare olup olmadığını, beklerken öğrenmemiz için önemsiz bir cümle gibi söyleyivermişti, belki de her kelimesi şarkı sözlerini tamamlamak içindi. Düşüncesiz yazar. Şimdi senin yüzünden bekleyeceğim, elimden hiçbir şey gelmese de çaresiz olduğumu kabullenmeyeceğim. Beklemek de bir çaredir dedin bu yüzden sana inanıp bekleyeceğim. Çaresiz insanların bir inanca kolayca tutunduğunu bugünlük unutacağım.

Kan vereli üç saat geçmişti, evet kan gruplarımız uyuşuyordu ve en azından bunu hatırlayınca kalbimin atış hızı kısa bir süre normale dönüyordu. Onun için bir şey yaptığımı bilmek, işe yaramak..üzüntü ve endişeden deli gibi atan bu kalbimi az da olsa yavaşlatıyordu. Geçirdiği ameliyat sonrası şu an yoğun bakımdaydı. Kazanın nasıl olduğunu Namjoon'a sorduğumda Jin'in önüne çıkan çocuğa çarpmamak için direksiyonu kırdığı ve sonrasında da arabayı kontrol edemeden direğe çarptığını söylemişti. Umuyorum ki saatler sonra yoğun bakımdan çıkacak, vücudundaki yaraları da zamanla kapanacaktı fakat daha önceden var olan kaza travması ve hâlâ daha bir cam kırıldığında o akşamı hatırlayıp bilinçsizce hareket ediyor oluşu şu an beni fazla endişelendiriyordu.

Taehyung elindeki bardağı bana uzattığında bunları Seokjin'i sağsağlim karşımda gördükten sonra düşünmeye karar vermiştim. O güçlü biriydi ve en kısa sürede kendine gelecekti. Başımı yanıma oturan Taehyung'un omzuna koyup gözlerimi kapattım. Anında Seokjin'in yüzü zihnimde canlanırken gülümsedim. İlk odasına geldiğimde bana gerçekten yabancı olduğumu bakışlarıyla bile hissettiriyordu fakat zamanla aslında birbirimize ne kadar da ihtiyacımız olduğunu anlamıştım. Neredeyse her gece bana anlattığı şeyler onu tanıyıp, yakın hissettmem için yardımcı olmuştu. Canı ne isterse onu anlatıyordu, sanki her zaman onu dinleyecek birini aramıştı. Ona ilgi gösterecek, yalnız bırakmayacak, hepsinden önce ise onu sevecek birini istiyordu içten içe.

Küçük bir çocuk gibi şikayet etmişti geçmişini. Bana güvenip anlatmıştı kimseye bahsetmediği anılarını. Eminim bu durum onu da özel hissettiriyordu. O, onu dinleyen biri olduğu için ben ise yalnızca bana anlattığını bildiğim için böyle hissediyordum. Son günlerde gülümsemesi bile yeterli geliyordu günü kurtarmak için. İyileşir iyileşmez sarılacaktım ona. O da bana sarılmak isterdi biliyorum.

Taehyung'un omzundan kalkıp saate baktığımda sabah olmak üzereydi. Doktor sabaha doğru odaya alınabileceğini söylemişti fakat ortalıkta görünmüyordu. Yanımda uyuyan bedenin üzerine ceketimi örttükten sonra hastanenin kafeteryasına ilerledim. Birkaç kek ve şekerli ekmek alıp geri dönüyordum ki önümden geçip giden beden ile kalakalmıştım. "Seokjin.."

İki kişinin sürdüğü yatağı takip etmeye başladığımda sonunda beklediğimiz odanın önüne gelmiştik. Onlar yatağı odaya yerleştirirken ben camın ardından uyuyan bedenin yüzünü inceliyordum. İfadesiz yüzü öyle kötü duruyordu ki dudaklarımı dişledim. Başına sarılan bezin altında sıkışan ve kenardan çıkan tutam saçları gördüğümde ise gözlerim dolmuştu. Saçına her zaman çok özenirdi, şu an ise bir bez ile sarıp, saklamışlardı güzel saçlarını. Hâlâ güzeldi, hep güzeldi fakat şu an can acıtıyordu. Bakışlarım omzuna kaydığında beyaz tenini hiç bu kadar solgun görmediğimi fark ettim. Sanki bir daha eski rengine kavuşamayacak gibi yorgun duruyordu bedeni. Sanki sarılsak bile düzelmeyecek gibiydi.

 roommate / yoonjin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin