7

794 97 36
                                    

(Yoongi'den)

Paçalarımdan, ayak bileklerime değen ıslaklığa yüzümü buruşturarak yürüyordum. Islak kumaş bileğime değerken bunun beni iğrendirdiğini hissettim. Yapabileceğim tek şeyin hızla yurda gitmek olduğunu biliyordum. Yağmur birden bastırmıştı ve ben de herkes gibi hazırlıksız yakalanmıştım. Yağmuru sevmez, ıslak kalmaya tahammül edemezdim. Bugün de şanssız olduğum günlerden biriydi.

Büyük nenem bilgili bir hristiyandı. Dinine bağlı yaşar, inandıklarını ailesinin de kalbine yerleştirmeye çalışırdı. Son nefesine kadar dini için çabalamış, yaşlanmanın getirdiği hastalıklar nedeniyle de geçen yıl vefat etmişti. Geçen yıl mart ayında öleceğini hissetmiş ve beni yanına çağırmıştı. Geçmişte yaptığım hatalar yüzünden kalbimin karardığını ve Tanrı'nın beni bağışlaması için her zaman açık bir kapının olduğunu anlatmıştı. Fakat bir yaratıcıya inanmaya niyetim olmadığını anlayınca en azından kalbimin temizlenmesi ve hiç hissedemediğim o huzuru tekrar geri kazanmam için birkaç tavsiyede bulunmuştu.

Bunlardan biri de yağmurdu. Günahlarım nedeniyle kararan kalbimin yağmurla temizlenip huzur dolacağını anlatmıştı. O buna inanıyordu. Ben ise her yağmur yağdığında bunun gerçekliğini sorguluyor bazen ise bu inancın hoşuma gittiğini kabullenip yağmurun altında ıslanıyordum. Fakat çoğu zaman bunun bir saçmalıktan ibaret olduğunu da kabullenmiştim. Her konuda ikili düşünüp, iki seçeneği de yaşardım.

Bugün ise kesinlikle yağmurun bir bela olduğunu düşünüyordum. Tam bir bela.

Yurda yaklaşırken dökük bir evin yanından kedi bağırtısı gelmesi ile kafamı çevirdim, fakat duvarın arka tarafında kaldığı için hiçbir şey görememiştim. Yorgun bedenim ve ıslak kıyafetlerimle merak duygumu yitirmiş olduğumu hissediyordum. Yoluma devam ederken bir kez daha inledi kedi. Bunun bir acı mı yoksa zevk nidası mı olduğunu anlayamadım. Kedilerle, hatta hiçbir hayvanla aram yoktu.

Zihnim bana yoluma devam etmemi söylese de tanımadığım vicdanım duvarın arkasında olan bitene bakmam için beni ikna etmişti. Sese doğru adımladım ve ayağımı şekilli duvarın deliğine atıp üzerine çıktım. Bir çocuk kediyi köşeye sıkıştırmış bir şeyler söylüyor ardından da elindeki sopa ile dürtüp gücünün yettiğince vurmaya çalışıyordu.

Hadi ama! Hâlâ daha çocuğunun kalbine hayvanlara karşı şefkati aşılayamamış ebeveynler mi vardı? Gerçi artık hayvanlara yönelik şiddet sadece çocukların bilinçsizce yaptığı bir şey değildi. Yetişkinler de gayet bilinçli bir şekilde zarar veriyorlardı masum canlılara.

Gördüğüm manzara ile bir çok şeyi sorgulamak isterken buna mecalim olmadığını hissettim. Bir an önce o kediyi gözü dönmüş canavardan kurtarıp odama gidecektim. Diğer bacağımı da duvardan atıp çalılık ile dolu olan bahçeye atladım. Bahçenin diğer ucuna yürürken adımlarımı hızlandırdım ve kediye vurmak üzere olan çocuğun elindeki sopayı tuttum. Merakla arkasını dönerken bunu beklemediği her halinden belliydi. Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdıktan sonra olayı kavrayıp indirdiği kaşlarını bu sefer çatmıştı. Tahta sopayı çekip almaya çalıştı, işe yaramayınca beni itmeyi denedi fakat gücü benim bedenimi kıpırdatmaya yetmezdi.

Önümüzde korku dolu gözlerle bize bakan kediyi görünce içimde bir yerin net bir şekilde sızladığını hissettim. Sinirle soluklanırken çocuğu kenara çektim ve kedinin çıkmasına müsade ettim. Korkudan titreyen hayvanı incelediğimde bir yarası olmadığını anlayıp gitmesine izin verdim. Hayvan hızlı adımlarla uzaklaşırken omuzundan tuttuğum çocuğa döndüm. Sinirli olduğunu bana belli etmeye çalışıyordu fakat bu benim umrumda değildi. Sakin olmaya çalıştım.
"Neden sıkıştırdın kediyi?"

 roommate / yoonjin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin