6

756 95 22
                                    

Yorucu geçen günün ardından neden odasının en üst katta olduğunu sorguladı adam. Beş katlı olan bu binanın asansörünün hâlâ daha tamir aşamasında olması fazlasıyla can sıkıcı bir durumdu. Söylene söylene sonuncu kata geldiğinde durdu ve biraz soluklandı. Odasına doğru ağır adımlarla yürürken tek istediği sıcacık bir duş alıp günün yorgunluğunu atmaktı.

Kapının önüne geldiğinde kartını okuttu ve içeri girdi. Girer girmez bütün odayı dolduran koku ile mest olmuştu. Günlerdir sadece hazır şeyler yiyordu ve ev yemeklerini çok fazla özlemişti. Bu koku da tam olarak kendisinin yaptığı yemekler gibi kokuyordu.

Hızla tezgaha doğru yürüdü fakat tencereye dokunamadı. İçinde ne olduğunu deli gibi merak etse de Yoongi'nin yemeğine dokunamazdı. Balkondan içeri giren bedeni görünce, bir bardak su doldurdu ve yatağına adımladı. Keyfi iyice kaçarken, o yemeği ne kadar çok yemek istediğini düşündü. "Hoşgeldin."

Bulaşıkları kurulayan adama "hoşbuldum" dedi ve sırtındaki kemanı yavaşça yatağının kenarına koyup paltosunu da yatağının üzerine attı.

Suyunu içip tekrar tezgaha gittiğinde ocağın üzerindeki tencere ile bakışırken kendisine ramen için su koyuyordu. Eli ilk güne göre çok daha iyiydi ve yarın kendisine kesinlikle güzel bir yemek yapacaktı. Suyu ikili ocağın duvar tarafına koyduktan sonra çoraplarını çıkardı ve kirli sepetine attı. Kirli olmasalar veya kokmasalar bile o gün giydiği çorabı yıkanmadan bir kez daha giyemezdi. Bu da tuhaf huylarından biriydi.

Yatağına ilerlerken acıkan karnı aklındaki düşünceleri de ele geçirmiş zihninde lezzetli yemek manzaraları canlandırmasına yardımcı oluyordu. Haline acıdı ve su kaynayana kadar duştan çıkarım, diyerek banyoya adımladı.

Dakikalar sonra buharların arasından çekip kurtarmıştı kendisini. Sıcak suyun kesinlikle iyileştirici bir gücü vardı. Adam tüm yorgunluğunu attığını hissederken başındaki havlu ile de saçlarını ovdu. Tezgaha geldiğinde masada çorbasını içen Yoongi'yi görmesiyle ağlamak istediğini düşünüyordu. Tam istediği gibi tavuklu mantarlı bir çorbaydı bu.

Düşünmemeye ve kokuyu almamaya çalışırken ocaktaki suyun altının kapalı olduğunu yeni fark edebilmişti. O daha sormadan Yoongi lafa girdi: "Ramen için su kaynatıyordun sanırım." dedi ve bedenini ayakta duran adama çevirdi. "Aslında bu çorbayı arkadaşım için yapmıştım ama fazla yapmışım. Tencerede çok var ve senin de yemek isteyeceğini düşündüm. Kısacası çorba ye lütfen, çok var çöpe gitsin istemiyorum."

Adam sabahtan beri dilediği şeyin olması üzerine gayet sakin bir tonda konuştu: "Çok mu fazla var?"

"Yani, sayılır. Ben götüreceğimi götürdüm zaten, orada kalan da sana yeter diye düşündüm."

Dolaptan kase çıkartırken "İyi o zaman. Yiyeyim bari, çöpe gitmesin" diye cevapladı sevinci yüzünden okunurken.

Masada çorbasını içen bedenin karşısına oturdu ve gözlerindeki ışıktan habersiz çorbasını içmeye başladı. Yoongi, ondan çorbanın tadı hakkında bir yorum beklemiyordu fakat, adam da zaten hiçbir şey söylememişti.

Kasenin dibini sıyırırken keyifli olduğu mimiklerinden belliydi. Masadan kalktı fakat doymamıştı. Çekinmesi gereken bir durum olmadığını düşündü.
"Sen içmeyeceksen eğer, ben bir kase daha içsem olur mu?"

"Çok beğendin sanırım."

"Evet, eline sağlık."

Adam masadan kalkıp tezgaha gelirken umursamazca cevapladı. "İstediğin kadar yiyebilirsin. Dediğim gibi çöpe gitsin istemiyorum."

Seokjin kalan çorbayı da kasesine koyarken, Yoongi çıkarttığı bulaşıkları yıkıyordu. "Tencereyi ben yıkarım." dedi adam, borçlu hissederek.

"Gerek yok." Hızla gelen cevap ile ısrar edemedi ve çorbasını içmeye başladı. "Başka yemekler de yapabiliyor musun?"

"Herkesin yapabildiği klasik şeyleri işte."

"Herkes yemek yapamaz ki," dedi adam haşlanmış tavuktan koca bir parça ısırırken.

"Sen yapabiliyor musun?"

"Evet. Çoğu yemeği yapabiliyorum."

Islak ellerini kıyafetine sürüp kurularken düz bir tavırla sordu ayaktaki. "Bu yüzden mi hiç yemeğe inmiyorsun?"

Adam bunu fark etmesine şaşırmıştı.
"Yurdun yemekleri yenecek gibi değil ki. Mecburen kendim yapıyorum."

"Abartma, o kadar insan nasıl yiyor?"

"Bilmiyorum ama midesiz oldukları kesin."

"Ben de yiyorum orada."

"O zaman sende midesizsin." dedi adam gülerek masadan kalkarken.

Çoktan yatağına geçmiş parmak egzersizi yapıyordu Yoongi. Tabağını yıkayan bu adamla konuşmak istediğini fark etti. Gizemli bir kişiliği vardı, merak ettiğinden değil de sadece tanımak istiyordu işte. Hem oda arkadaşı oldukları için güvenini kazanmalılardı birbirlerinin. Tanımadan olmazdı.

Islak ellerini havlu ile silip yatağına doğru yaklaşan adamı izledi. Yatağının kenarına dayalı olan kemanı eline alırken hiç olmadığı kadar nazikti. Sanki adamın ellerinde tuttuğu keman sahip olduğu tek şeydi. Kemanı çantasından çıkarırken gözlerini Yoongi'ye çevirdi. Yoongi karşısındaki adamı izlerken aniden göz göze gelmenin utancıyla irkildi fakat gözlerini kaçırmadı.
"Biraz pratik yapmam gerekiyor, hava soğuk olmasaydı balkonda yapardım ama-"

"Sorun değil, ben de uyuyacaktım zaten", dedi sözünü keserek.

Adam kafasını salladı ve çantadan yayı da çıkardıktan sonra çantayı tekrar yatağın yanına dayadı. Birkaç parça kağıdı yastığının üzerine koyup sol eli ile kemanı tuttu ve çenesini çeneliğe yerleştirdi.

O keman çalmaya hazırlanırken karşısında yatan adam göz ucuyla onu seyrediyordu. Nasıl çalındığını daha önce görmüştü ve bir karşılaştırma yapma peşindeydi. Seokjin çalmaya başladığında izlediği keman virtüözlerini düşündü. Tabii ki onlarla karşılaştırılamazdı fakat bu kadar da iyi çalmasını beklemiyordu. Sadece pratik yapmayacak mıydı? Adam her neyin pratiğini yapıyorsa, başarılıydı yataktakine göre.

Bedenini duvara çevirdi ve gözlerini kapadı. Odayı dolduran ses ile ruhunu da doyururken uykuya daldı. Müzik ne güzel şeydi böyle.

 roommate / yoonjin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin