Adam gelen soru ile duraksadı. Zihninde canlanan diyalog ona tanıdık geliyordu. Ne cevap vereceğini biliyordu sanki.Hızla yatağından kalktı ve ona merakla bakan bedene yaklaştı. Tam önünde durduğunda saçlarını inceledi. Parlıyordu. Tek kelime etmeden adamın seyrek saçlarını izlemeye devam etti. Ufak bir dokunuşta her biri yere dökülecek kadar zayıf duruyordu saç telleri.
Siyah saçlar ona yakın zamanda yaşanmış bir olayı anımsatıyordu fakat yeri ve zamanından emin değildi. "Neydi?..Ne zamandı?"
"Efendim?" Bir eli lamba anahtarında sabit duran adam, karşısındaki bedenin neden saçlarına baktığını veya ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Herhangi birini anlasa gidip uyuyacaktı fakat O, tuhaftı.
"Hatırladım!" Adam gözlerini karşısındaki parlak tellerden çekti ve heyecanla yatağına gidip başucundaki deftere gördüğü rüyayı yazmaya başladı. Arada duraksıyor ve gözlerini kısıp hatırlamadığı kısımları düşünüyordu. Başını ve kulağını kaşıyor, hatırlamak istediği şey aklına gelince gülümsüyordu.
Ayakta bekleyen beden ise sinirlenmeye başlamıştı. Heyecanla defterine bir şeyler yazan kişiyi izlerken "Sorunu ne bunun?" diye sızlandı kendi kendine.
Adam, defterine yazmaya devam ederken ara sıra siyah saçlara bakıyor ve bu sefer daha emin bir şekilde tutuyordu kalemini. Hatırlamak istediği her şey o parlak saçlarda gizlenmiş gibiydi.
Yoongi yeterince beklediğini düşünüp öfkeyle konuştu: "Daha be kadar burada beklemem gerekiyor? En son sana bir soru sormuştum."
Adam son kelimelerini yazarken keyifle sırıttı ve cevap verdi."Ne sormuştun?"
Net bir şekilde hatırlıyordu sorulan soruyu, fakat bir kez daha duymaktan zarar gelmezdi.Hâlâ daha ayakta duran adam sabır dilercesine derin bir nefes aldı ve konuşmak için çabucak geri verdi. "Karanlıktan korkuyor musun?"
"Korkmuyorum." Gözleri parladı adamın. Kendinden emin bakışlarını ince bedenden çekerken yatağına uzandı ve düşünmeye başladı. Işık kapanıp oda karardığında bedenini onun olduğu yöne çevirdi. Gözlerini kapatmadı.
Rüyasını düşünmeye başladı. Bütün şehri koşmasını, paçalarından akan suyu, kocaman beton duvarı, hiç yorulmamasını, karanlığa bürünmüş suratı ve onunla el ele koşmalarını düşündü. Ne anlama geliyordu tüm bunlar?
Seokjin, hayatı boyunca rüyalarına değer veren ve onlar için defter tutan biriydi. Bu rüya içlerinde en kasvetli başlayan fakat bitiminde ferahlatan bir rüyaydı. Kapkaranlık şehirde bir yabancının soğuk elini tutmuş ve onunla beraber evine koşmuştu. O yabancı onu aydınlığa çıkarmak için onunla koşmuştu.
Tüm bunları hatırlayınca gülümsedi adam. "Belki bir gün, biri beni karanlıktan kurtarır." Kafasının içini düşleri doldururken, aniden aklına gelen şey ile sinirlendiğini hissetti. Kendine verdiği söz bunu bekliyor gibi dürtmüştü zihnini. Bir başkasıyla hayal kurmayı, elinden tutmayı, öpüşmeyi yasaklamıştı. O birini sevmekten kendisini vazgeçirmişti. Kafasının içindeki hayaller tek tek kaybolurken yerlerini bu cümle dolduruyordu. "Yalnız doğdum ve yalnız öleceğim. Yalnız doğdum ve yalnız öleceğim. Yalnız doğdum ve yalnız öleceğim."
Zihnini bu cümleye teslim ederken bedenini sol tarafa çevirdi ve bu defa orada olduğunu bildiği kişi hakkında düşünmeye başladı.
Karanlık onu korkutmamıştı.✩
ŞİMDİ OKUDUĞUN
roommate / yoonjin
Fanfiction"Işıklar kapandığında sığınabileceğim bir beden olacak mı merak ediyorum. Sanırım ben yalnızlıktan değil, karanlıktan korkmak istiyorum."