Yazardan;
Küçük kız soğuktan donan ellerine baktı. Isınma olasılığının olmadığını biliyordu yine de ellerini birbirine sürtmeye devam ediyordu.
Yılbaşı günüydü, her yeri kar kaplamıştı ve yağmaya devam ediyordu. Aslında her kar yağdığında şükrederdi ama bu o anlardan biri değildi. Kıpkırmızı olan burnuna bir kar tanesi düştüğünde tüm bunlara lanet etti.
Neden tüm olumsuzluklar onun başına gelirdi ki. Bu zamana kadar olumlu duygular beslemeye çabalamıştı babası öldüğünden beri ama...
Bunları düşünmek istemiyordu. Sadece gitmek istiyordu. Çok uzaklara gidip kaybolmak. Tüm yaşadıklarını unutmak istiyordu.
Sokağın ortasına bırakılmıştı. Hatta atılmıştı hem de hiç acınmadan. Neden ona kıyılmıştı.
Sadece beş yaşındaydı. Kimseye birşey yapmamıştı. Bu zamana kadar sadece gülmüştü tüm yaşadıklarına rağmen mutlu görünmeye çalışmıştı. Ama şimdi buradaydı, asla haketmediği bu sokakta. Soğuk karların arasında.
Bu yaşında kin besleyen tek çocuktu bunu biliyordu. Onları asla affetmiyecekti ve birgün tüm bunların intikamını almayı ümit ediyordu.
Başına gelen herşeyden annesi sorumluydu. Ona üvey annesi gibi davranan kadın yapmıştı tüm bunları. Hayatını mahvetmişti.
Eskiden yılbaşlarına tapardı. Gelecek senenin daha mutlu olacağı saçmalığına inanırdı. Oysa böyle birşey yoktu, şimdi anlıyordu. Tüm bunlar uydurulmuş bir yalandı.
Ama haksızlıktı. Çocukların salak gibi görülmesi ve onların yalanlarla büyümesi tam bir saçmalıktı.
Ağlamaktan gözleri kızarmıştı. Burnu ve elleri donmuş bir şekilde, gülen insanları seyrediyordu. Hepsinden nefret ediyordu. Tüm insanlardan, babası hariç herkesten.
Hayattan, yaşamaktan. Beş yaşında ona tüm bunları yaşatan herkesten dolaylı ya da dolaysız. Hepsinden nefret ediyordu.
Bir daha bir insan görmek istemiyordu. Yaşamak istemiyordu. Yerin içine girip gözlerden uzak kalmayı diliyordu. Belki de ölmeyi...babasına kavuşmak istiyordu. Sonsuza dek onun yanında kalmak.
Ağlarken babasına sarılmak, birkez daha onu sevdiğini söylemek ya da evde saatlerce boş gözlerle onun ne yaptığını düşünmek istiyordu.
Soğuk şakalarını bile özlemişti. O içini ısıtan, sinir bozucu şakaları ve hiçbirine bir cevap veremeyişini geri istiyordu. Tüm güzel anılarını, hayatının anlamını, iyi ki doğmuşum dedirten gözleri, yaşama arzusunu istiyordu.
Ağzından çıkacak kelimeleri merakla beklemek ve sormak istiyordu "Neden?" .
Bilmek istiyordu, onu niye böyle bıraktığını, hayatın hâlâ yaşamaya değer olup olmadığını ve onu sevip sevmediğini.
Ama artık çok geçti. Herşey için çok geçti. İstekleri babasını geri getirmeyecekti. Hayatını düzeltmeyecekti. Hiçbirşey ifade etmeyecekti.
Hızlıca gözünden gelen son yaş damlalarını sildi ve kendine bir söz verdi. Bir daha asla ağlamayacağını söyledi. Asla...
Tüm bunları düşünürken karda ilerlemeye başladı ve bıraktığı ayak izlerini umursamadan doğduğu şehirden ayrıldı.
Sadece ilerliyordu. Nereye gideceğini, nasıl yaşayacağını bilmeden ayaklarının onu götürdüğü yerlere doğru yavaşça adımlar atıyordu.
Bir süre sonra küçük vücudu karların arasında kayboldu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşama Arzum [TAMAMLANDI]
FanfictionGenç kız yine aynı banka oturdu. Her geçen gün Dünya daha da anlamsız geliyordu ona. Ama o akşam oturduğu bankta olacaklardan ve hayatının biranda değişeceğinden habersizdi... (MUCİZELER YOKTUR!)