Marinette'den;
Günlerdir yürüyorum. Sabah ya da akşam fark etmeksizin sadece ilerliyorum.
Nerede duracağımı bilmiyorum, sadece doğru yeri bulmaya çalışıyorum.
Hava çok soğuk, vücudum bir buz kütlesi gibi donmuş durumda.
Bacaklarım çok yoruldu, daha fazla yürümek istemiyorlar. Ama kendime dur komutu vermeyeceğim. Daha fazla ilerlemek istiyorum.
Sanırım böyle yaparak geçmişimden uzaklaşabileceğimi umuyorum, bilmiyorum.
Yine de bundan sonra kimsenin beni bulamayacağı, sessiz bir yerde yaşamak istiyorum ve bunun için daha fazla yol kat etmeliyim.
Herşeyden, geçmişimden ve annemden, biran önce uzaklaşıp kurtulmak niyetindeyim. Tüm bunların yükünü ve acısını daha fazla taşımak istemiyorum.
...
Bunları düşünerek geçirdiğim birkaç saatin ardından kendimi Paris sokaklarında buldum. Bilmediğim yerlere doğru ilerliyordum. Sonra bir parkın önünden geçtim ve biranda duraksadım.
O evden yeterince uzaklaştığımı düşünüyordum ve sanırsam burası istediğim gibi sessiz, sakin bir yerdi.
Etrafta sadece üç ev ve bir park vardı. Evlerden biri çok önceden yıkılmış gibiydi. Binanın ortasına düşmüş olan kolon onu iki yarıya ayırmıştı.
Orada kimsenin yaşamadığına bahse girerdim. Kim böyle bir yerde yaşardı ki. En azından benim gibi sokağın ortasına atılmayan kimse buraya uğramazdı.
Evin içine girdim. O kadar kötü değildi, sonuçta sokaktan daha yaşanılabilir bir yerdi. Bende kalmaya karar verdim.
Evin kocaman bir penceresi vardı. Gökyüzü harika görünüyordu. Oturdum ve beklemeye başladım.
Neyi beklediğimi bilmiyorum, sadece bekliyordum. Belki de babamın gelip bana sarılmasını istiyordum...
Sanki o evden çıkıp annemden kurtulunca herşey düzelicekmiş gibiydi, tüm bunlar orda olduğumdan kaynaklanıyor gibiydi, değilmiş.
Ağlamak istiyordum, çok istiyordum bunu. İçimdekileri döküp rahatlamayı diliyordum. Ama yapamazdım, bir söz vermiştim. Ağlamadım içime attım.
Sonra güneşin batışını izledim ve ayı gördüm. O kadar güzeldi ki. Karanlıkta çok büyüleyici duruyordu. Beni kendine çekiyordu ve ışığı gözlerimi kamaştırıyordu.
Sonra ışığını üstüme yansıttı, bilmiyorum birşey söylüyor gibiydi ya da ben saçmalıyorumdur.
Ama sanki babamı gördüm, gökyüzünden bana birşeyler mırıldanıyordu. Sanki bana cevap veriyordu.
"Hayat hâlâ yaşamaya değer kızım, inan bana nedenini anlayacaksın" dedi belki de bana öyle geldi.
Sanırım içimi rahatlatmak için kendimi kandırıyordum. Sonra gözümü kırpmamla kaybolması bir oldu.
Gördüğümü sandığım şeylerin bir bulut parçası olması canımı sıkmıştı.
O sinirle başımı nasıl yatağa koyup, yattığımı hatırlamıyorum. Uyandığımda sabah olmuştu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşama Arzum [TAMAMLANDI]
FanfictionGenç kız yine aynı banka oturdu. Her geçen gün Dünya daha da anlamsız geliyordu ona. Ama o akşam oturduğu bankta olacaklardan ve hayatının biranda değişeceğinden habersizdi... (MUCİZELER YOKTUR!)